Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Three Colors Üzerine

Resim
ve Fransa bayrağı; blue = özgürlük (liberty) ||  white = eşitlik (equality) ||  red = kardeşlik (fraternity) resim 1 resim 2

We need to talk about an injustice

Kimlik, ayrımcılık, adalet, ceza, hapis ve idam üzerine şimdiye kadar düşünülenden fazla düşünülecek çok şey var..  Yine enfes bir TED videosu. Bryan Stevenson,bize diğerleri tarafından saygı gören kimlik sahibi insanların diğerleri üzerinde bırakabileceği etki hakkında ufuk verici başından geçen bir hikaye anlatıyor. Ardından gelen hapis cezasıyla ilgili şimdiye ve geleceğe dair bilgiler. Akabinde idamla cezandırılanların masumluğuyla ilgili veri insanı şaşırtmaktadır...

Ekim 2012 HBR Türkiye'den Notlar

Resim
CEO MAAŞLARININ YAŞAM DÖNGÜSÜ Geofffrey Martin, Luis Gomez-Mejia ve Robert M. Wiseman Getiriye dayanan CEO ücreti, aşırı risk almaya mı itiyor? Yoksa gerekli risklerin alınması için bir teşvik mi oluyor? CEO’ların hisse opsiyonları almaya başladıkları ilk yıllarda, mevcut servetleri düşük, beklenen gelirleri yüksekken daha büyük riskler alma eğilimi artıyor. Ancak aynı yöneticiler birikmiş servetleri arttıkça daha temkinli davranıyor. BÜYÜK LİDERLERİN DENEYİM İHTİYACI YOKTUR Gautam Mukunda Şirket içinden işi çok iyi yapabileceğine inandığınız birini seçerseniz, çoğu zaman o da çok fazla deneyim sahibi diğer adaylardan daha iyi bir performans sergilemeyecektir. Şirket içinden gelen çalışanlar ki ben onlara filtrelenmiş liderler diyorum, iyi olabilirler ama muhtemelen dahi değiller. En iyi performansı gösterenler şirket dışından gelen deneyimsizlerdir. Steve Jobs, Abraham Lincoln gibi en iyi liderler filtrelenmemiş olsa da, onları bu kadar etkin yapan farkl

Skyfall Üzerine

Resim
Bir süredir dediğim uzun bir müddettir sinemaya gitmiyordum/gidemiyordum, geçen cuma akşam boştum ve evde oturacağıma sinemaya gideyim dedim. Gişe listesine bakınca tabi direk olarak göze çarpan son James Bond filmi olan “Skyfall”. Hakkındaki düşüncelerime geçmeden belirtmek isterim ki ben senaryosu/kurgusu altında fikri bir düşünce yatan filmleri sever beğenirim, diğerleri sadece zaman harcama cabası. Film çok heyecanlı bir sahneyle açılış yaptı; İstanbul sokaklarında aksiyonun zirvede olduğu sahnelerle giriş yaptı. Ardından Adele’nin seslendirdiği ve çok hoş bir görsel şovun eşlik ettiği bir başlangıç. Fakat sonrasında alışagelmiş James Bond klasiği. Aslında Bond serisinin vasatlığının kaynağı da bu, üstüne bir şey koymak yok: bayanlarla çevrilmiş takım elbiseli bir adamın aksiyon dolu maceraları. Bourne veya Batman serisini de ayıran bu: altında fikri bir düşüncenin yatması.  Film, Bond ile MI6 arasındaki ilişkiyi irdeler olmuş; MI6 vatanı uğruna her şeyi yapabilece

The happy secret to better work

"...most companies and schools follow a formula for success, which is this: If I work harder, I'll be more successful. And if I'm more successful, then I'll be happier. That undergirds most of our parenting styles, our managing styles, the way that we motivate our behavior. And the problem is it's scientifically broken and backwards for two reasons. First, every time your brain has a success, you just changed the goalpost of what success looked like. You got good grades, now you have to get better grades, you got into a good school and after you get into a better school, you got a good job, now you have to get a better job, you hit your sales target, we're going to change your sales target. And if happiness is on the opposite side of success, your brain never gets there. What we've done is we've pushed happiness over the cognitive horizon as a society. And that's because we think we have to be successful, then we'll be happier. .."

When Your Mind's Made Up- Marketa Irglova/Glen Hansard

Resim
2006 yapım 'Once' filminden; so, if you want something and you call, call then i'll come running to fight,  and i'll be at your door when there's something worth running for when your mind's made up when your mind's made up there's no point trying to change it when your mind's made up when your mind's made up there's no point trying to stop it you see, you're just like everyone when the shit falls all you want to do is run, away and hide all by yourself when you're far from me, there's nothing else when your mind's made up when your mind's made up there's no point trying to change it when your mind's made up when your mind's made up there's no point even talking when your mind's made up when your mind's made up there's no point trying to fight it so, if you ever want something and you call, call then i'll come running. ka

Why is 'x' the unknown?

Acımak'tan Notlar

Resim
“İnsan faydasız olmadığını anladığı zamandır ki, hayatı az çok mana kazanır.” “Merhamet duygusunun, beni korkunç bir ihtiras gibi kavramış olan, şehveti andırır zevkini anlayamazdı onlar.” “Sonra şunu anlamaya başlıyordum ki, insanın gerçekten hissettiği bir yakınlık duygusu, istediği zaman prize sokacağı yahut çıkaracağı bir elektrik kontağı değildir ve başka birinin kaderiyle ilgilenmek, özgürlüğümüzün bir parçasını da elinizden alır.” “Seçkin insanların ilk bakışta ötekilerden farklı görünmeleri gerektiği gibi bir yanlışlığa hemen hepimiz düşeriz.” “Ama daha önce de söylemiştim size, merhamet duygusu iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Onu kullanmasını bilmeyen, vazgeçmelidir bu işten. Tıpkı morfin gibi merhamet de başlangıçta hastaya iyi gelir, onu yatıştırır, bir ilaç gibidir adeta. Ama dozunu kaçırdınız mı ya da frenlemesini beceremediniz mi, merhamet öldürücü bir zehir haline geliverir. İlk enjeksiyonlar faydalıdır, hastayı yatıştırır, acısını keser. Fakat insan ruhunu

Ne Ödeyeceğine Sen Karar Ver Üzerine

Resim
HBR Türkiye'nin Ekim 2012 sayısında şöyle bir Araştırma Takibi vardı: " Almanya'daki University of Marburg'dan Christian Traxler ve University of Jena'dan Gerhard Riener, Viyana'da hizmet veren self-servis Pakistan restoranı Wiener Deewan'daki "ne ödeyeceğine sen karar ver" kampanyasını gözlemledikleri iki yıl boyunca müşterilerin sadece binde 5'inin ücret ödemediğini tespit etti. İki yılın sonunda her öğün için ortalama 5 euro ödenmişti ve bu da maliyetleri karşılamaya fazlasıyla yetiyordu. Müşteri sayısı ise yüzde 50 artmıştı. " İlginç geldi. Neden çok büyük çoğunluk hesap ödemeyi tercih etmişti? Ahlak? Haya? Vicdan? Hakkını ödeme isteği? Yada ayıplanma korkusu? Çekince? Cesaret Eksikliği? Sosyoloji ve psikoloji penceresinden analiz edilmesine ihtiyaç duyulan bir araştırma olmuş diye düşünüyorum. Belki buradan yürüyerek insanında aslında iyi mi kötü mü olduğuna da gidebiliriz.. resim

Why democracy matters

The part that I liked from above video on TED; " But in order to do so we need to get away from instrumental arguments. We need to get away from saying democracy matters because of the other things it brings. We need to get away from feeling, in the same way, human rights matters because of the other things it brings, or women's rights matters for the other things it brings. Why should we get away from those arguments? Because they're very dangerous. If we set about saying, for example, torture is wrong because it doesn't extract good information, or we say, you need women's rights because it stimulates economic growth by doubling the size of the work force, you leave yourself open to the position where the government of North Korea can turn around and say, "Well actually, we're having a lot of success extracting good information with our torture at the moment," or the government of Saudi Arabia to say, "Well, our economic growth's

Abant Gezisi Üzerine

Resim
Bayram tatili bahanesiyle bir yerlere gitmeyi düşünüyordum. Fırsattan istifade, Hırvatistan AB'ye girmeden vizesiz gitmeyi çok istiyordum fakat olumsuz faktörler araya girince vazgeçmek zorunda kaldım. Tatilde İstanbul'a gidince Mahmut arkadaş beraber Abant'a gitmeyi önerdi. Madem öyle,  yine Mahmut arkadaşın ayarladığı arabamızla  vurduk kendimizi yollara. Madem altımızda bir araba vardı, biraz da olsa etrafı geze geze gidelim dedik. Sapanca Gölüne uğradık. Gölün üzerinde dolaşabileceğimiz bisikletler vardı fakat eski bir tecrübemden dolayı ben binmek istemeyince arkadaşlar da ben binmez isem onlar da binmeyeceklerini söylediler, ben de binmedim, bu yüzden onalr da binemedi. Daha başka çok birşey yapamadık, bakındık, etrafında gezindik, ve çay/oraletimizi içtik.(bana da garip geldi de konu aralarına en az bir resim koyma isteğiyle aşağıdaki resmi koyuyorum :) ) Sonrasında yolumuza devam eder iken  Mahmut arkadaşın önerisiyle yol üzerinde Tokad-i Hayrettin hazr

Amok Koşucusu'ndan Notlar

Resim
"Mumların alevleri kıvrıldı, bedenleri sıcacıkken soğuk suya adım atan insanlar gibi titreyerek karanlığa değdi, geri çekildi, yeniden uzandı, sonunda şamdanın üstünde titrek bir ışık bulutu kümelendi, halka halka genişleyerek tavana kadar yükseldi." ". ..ve sonunda, en sonunda, onca zaman sonra, tekrar yaşadığını, hayatta olduğunu bilmek. Bu bir saniyelik yaşamanın bedelinin ölüm olması hiç de fazla sayılmazdı. " "-Amok'un ne olduğunu biliyor musunuz? +Amok mu?.. Galiba hatırlıyorum... Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk.. -Sarhoşluktan öte bu... çılgınlık, insanın öfkeden gözünün dönmesi... insanın korkunç, delice bir saplantıya kapılması, öyle ki hiçbir biçimde alkol zehirlenmesiyle kıyaslanamaz... İklimle bir bağlantısı var bunun, sinirlerin üzerinde fırtına gibi baskı yapan ve sonunda patlama noktasına getiren o boğucu, yoğun havayla... İşte Amok... evet Amok, şöyle oluyor: Bir Malezyalı, herhangi bir sıradan, kendi halinde adam içkisini

Nigthcall -Kavinsky

Resim
I'm giving you a night call to tell you how I feel I want to drive you through the night, down the hills I'm gonna tell you something you don't want to hear I'm gonna show you where it's dark, but have no fear There's something inside you It's hard to explain They're talking about you boy But you're still the same There's something inside you It's hard to explain They're talking about you boy But you're still the same I'm giving you a night call to tell you how I feel I want to drive you through the night, down the hills I'm gonna tell you something you don't want to hear I'm gonna show you where it's dark, but have no fear There's something inside you It's hard to explain They're talking about you boy But you're still the same There's something inside you It's hard to explain They're talking about you boy But you're s

Positive Action-Positive Thinking

Resim
An inspiring video on TED about acting positively not could but would change the ways of your thoughts and feelings; " And so I want to say to you, don't fake it till you make it. Fake it till you become it. You know? It's not - Do it enough until you actually become it and internalize. The last thing I'm going to leave you with is this. Tiny tweaks can lead to big changes. So this is two minutes. Two minutes, two minutes, two minutes. Before you go into the next stressful evaluative situation, for two minutes, try doing this, in the elevator, in a bathroom stall, at your desk behind closed doors. That's what you want to do. Configure your brain to cope the best in that situation. Get your testosterone up. Get your cortisol down. Don't leave that situation feeling like, oh, I didn't show them who I am. Leave that situation feeling like, oh, I really feel like I got to say who I am and show who I am." And an article on The Guardian over close

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'ten Not

Resim
“Kibirle, şımarıkça, ruh, fikir, duygu dediğimiz, ıstırap dediğimiz şeylerin aslında ne kadar da zayıf, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla hissediyorum, çünkü bunlar en üst düzeyde bile olsa acı çeken, kıvranan insan bedenini tamamen yok edemiyor, çünkü böyle anlarda dahi insan üzerinde yıldırım düşen bir ağaç gibi yere yığılmak yerine, damarlarındaki kan akmaya devam ediyor… Fakat biraz önce dediğim gibi, tüm acılar korkaktır, kendisinden daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir, çünkü bedenimizin her hücresinde yerleşmiş olan yaşama isteği, ruhumuzdaki ölüm tutkusundan çok daha güçlüdür.” Zweig, Stefan, “ BirKadının Yaşamından 24 Saat ” , Can  Yayınları , Mart 2012, İstanbul. Çev. Gülperi Sert resim kaynak

Macellan: Bir İnsan Bir Yaşam Üzerine

Resim
Alışagelmediğimiz bir Stefan Zweig ile karşılaşırız; lafı uzatan, aynı ifadeleri tekrar edip duran, sayfa doldurma telaşına düşmüş görünen, konuşma tonunda yazan, basit ifadeler kullanan, muhabbet ifadeleri tercih eden… Kitabı okudukça insanın artan merakı sonucu okumak daha da zorlaşıyor. Anlatılanlar ilgi çekici ve insan bir an önce olacak olana ulaşmak istiyor fakat sözün gereksizce fazlaca uzun uzatılmasından dolayı canını sıkıyor, moralini bozuyor, akıcılığını kaybediyor. Hiç Eramus’da Monteigne’de Amerigo’da Satranç’da gördüğümüz Zweig değil. Sanki eklemeler var. Bildiğimiz Zweig gibi satır aralarında tespitler ve analizler yer alıyor fakat diğer Zweig tespitin ardından lafı uzatmadan tespite uygun düşen durumu dile getirir ve akıcı bir hava yaratırdı. Fakat burada tespitin hemen akabinde tespit tekrarlanıyor, durum uzatılarak ve genişletilerek ki bu meselenin dağılmasına sebep oluyor anlatılıyor.    Hiç yapmadığı şekilde tespitleri için yer kazıyor, ayarlamalar ve ayn

Bonnie And Clyde Üzerine

Resim
Film bittiğinde Bonnie ile Clyde ikilisi, izleyicinin aklında bir efsane olarak kalır ve bunda son sahnenin önemli bir payının olduğunu düşünüyorum. Sahneyi geri alalım: Fİlm boyunca edindiğimiz izlenimler sonucunda Clyde, banka soygununda aniden silahına sarılan polisin şapkasını uçurabilecek kadar iyi bir silah kullanıcıdır, bankayı soyarken çiftçiye parasını almasını söyleyecek kadar halk taraftarıdır, yaralanmasının ardından C.W. Moss’un karşılaştığı yoksulların bir şeyler verme telaşına düşmesiyle anlarız ki halk tarafından benimsenmiş ve sevilmiştir,  “a lover boy” olmamasına rağmen Bonnie’nin zengin olmayan biricik sevgilisi olmuştur ve ikisi birlikte iyi bir ikili olmuştur.  Bonnie ise, filmde öğrendiğimiz yazdıklarıyla “The Barrow Gang”e efsanelik havası verir, haklılık resmi kazandırır, sempatiyle bakılmasını sağlar; kısacası Clyde’ın da dediği gibi; “You know what you’ve done there? You told my story. You told my whole story right there. One time I told you I was gonn

Amerigo: Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi'nden Notlar

Resim
Sarazen: Ortaçağ’da Batılıların Müslüman halklar için kullandığı ad. America: Latin dillerinde kıta adlarının tanım edatları dişidir. Bu nedenle Waldseemüller’in de belirttiği gibi, yeni kıtayı adlandırırken eril bir isim olan Amerigo’nun dişil karşılığı olarak America kullanılmıştır. Deus ex machina: Konudaki düğümü çözmek içim oyuna bir tanrının sokulması: bir bunalımı çözmek için dışarıdan müdahale. “Dünyevi cennet diye bir yer varsa buradan uzak olmamalıdır,” şeklindeki sözleriyle Vesputius [Amerigo Vespucci], “çağının en gizemli umutlarından birini de farkında olmaksızın anımsatmış olur. Kilise Babaları (büyük Hristiyan bilginler), özellikle de Yunan teologları çok uzun zaman önce Tanrı’nın Âdem’in işlediği ilk günahın ardından Cennet’i büsbütün yok etmediği, onu sadece ‘karşı dünya’ya, insanların ulaşamayacağı bir yere kaydırdığı savını ortaya atmıştır. Mistik teolojiye göre bu ‘karşı dünya’, okyanusun ötesinde, yani ölümlülerin geçemeyeceği bir bölgenin