Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Joseph Fouche:Bir Politikacının Portresi'den Notlar

Resim
“1790’daki papaz öğretmeninin, 1792’de kiliseyi yağmalayan kişinin, 1793’teki komünistin, beş yıl sonraki zengin milyonerin ve on yıl sonraki Otranto Dükü’nün aynı kişi, aynı yüz ve aynı saçlarıyla Joseph Fouche olduğunu anlamak için çaba harcamak gerekir.” “Toplumun en alt kesimi bu kötü ve kokuşmuş kraliyet yönetiminin hiçbir kademesinde yer alamıyordu; işte bu nedenle, insanların yıllarca el açarak adeta dilenip de elde edemedikleri haklarını çeyrek yüzyıl sonra yumruklarını kaldırarak talep etmeleri hiç de şaşırtıcı değildir.” “Sadık olma konusunda Joseph Fouche, yaşamı boyunca değil bir insana, Tanrı’ya karşı bile kendisini sorumlu hissetmemiştir.” “…başkalarının tutkularını sonuna kadar kullanmalarına izin verir, kendilerini tüketinceye ya da kendilerini kaybedip bir açık verinceye kadar sabırla bekler, ancak ondan sonra acımasızca vururdu.” “Erken olgunlaşmış olan Fouche, bir devrimin hiçbir zaman kendisini başlatanlara değil, aksine her zaman onu sona erdirenlere,

Satranç Üzerine

Resim
Mirko Czentovic, etrafındakilerinin kafadan özürlü olduğunu ve hiçbir şeye yeteneği olmadığını düşündüğü yetim büyüyen bir çocuktur. Bir rastlantı sonucu satranç oynamadaki kabiliyeti ortaya çıkar ve dünya şampiyonluğuna kadar ilerler. Ancak satranç kabiliyeti üzerine alay edilen bir yeteneksizliği vardr: “ Czentovic tek bir satranç oyununu bile ezbere –ya da uzmanların dediği gibi “körleme” oynamayı bir türlü beceremiyordu. Savaş meydanını imgelemin sınırsız alanına yerleştirme yeteneğinden tümüyle yoksundu. Altmış dört kareli ve otuz iki taşlı siyah beyaz tahta her zaman elle dokunulur biçimde önünde olmalıydı.”  Ve Czentovic ile kitabın anlatıcısının yolu bir gemide kesişir. Dünya satranç şampiyonuyla tanışmak isteyen anlatıcı bir yol arar durur: “Ama yabanhorozunu tuzağa düşürmek için avcının başvurduğu en güvenilir yöntemin, onun çiftleşme ötüşünü taklit etmek olduğu geldi aklıma en sonunda; bir satranç şampiyonunun dikkatini çekmek için, insanın kendisinin satranç oynamasınd

Rotterdamlı Erasmus: Zaferi ve Trajedisi Üzerine

Resim
Stefan Zweig, denemesine ileriki bölümlerine zemin hazırlamak adına "misyonu ve yaşamının taşıdığı anlam" başlığı altında Erasmus'un hayatını şekillendiren temel olayların karakterlerini ve yönlendiren temel düşünceleri ifade ederek başlamaktadır: "Somut olan, elle tutulup gözle görülebilen, her zaman kitleye soyut olandan daha kolaylıkla nüfuz eder; onun içindir ki bir ideal yerine somut nitelik taşıyan, yöneltilebilen, başka bir sınıfa, ırka yada dine dönük düşmanlığı dile getiren sloganlar siyaset pazarında daha çabuk benimsenir. Çünkü, bağnazlığın öldürücü ateşini körükleyebilecek en büyük güç, nefrettir." "bazen öylesine şiddetli gerilimler doğar ki, bütün yeryüzü ikiye bölünür ve oluşan kocaman çatlak, her ülkeden, kentten, evden, aileden ve yürekten geçer. O zaman kitlenin korkunç basıncı, bireyi her yanından sıkıştırır ve bire, kendisini bu kollektif çılgınlığın etkisinden ne koruyabilir ne de kurtarabilir; böylesine azgın bir tufan, sığınab

Doğu Batı Arasında İslam'dan Notlar

Resim
"GİRİŞ" kısmından alıntılar: "Dünya görüşlerini üç kümede toplayabiliriz: Dini (Maneviyatçı), materyalist ve İslam. Bunlar şuur, tabiat ve insan olarak adlandırmağa alışmış olduğumuz mahut üç esas mümkünata tekabül ediyor veya bunların projeksiyonlarıdır." "En yüksek şekli insanda sergilenen ruh-madde birliği prensibinin adı ise İslam'dır." "...düşünce hayata hakim olamaz, hayat ondan daha yüksektir." "Başkaları uğrunda veya hakikat için, adalet ve iyilik için yapılan mücadele, her zaman, hayatın sınırlı ve nihai olduğunun inkarıdır." "Nice kişiler kendi tutarlı dünyalarıyla karşı karşıya gelebilselerdi kimbilir ne büyük tereddütler içine düşecelerdi. Materyalizm gibi saf din de, görünüşte kitlelerin teveccühüne mazhar olmalarını, herşeyden önce, insanların çoğunun, bunların gerçek manalarını anlamamalarına borçludur." " 'Arzuları yok edin!' diyen din talebinin, 'Durmadan yeni yeni arzuları tahrik

Deliliğe Övgü Üzerine

Resim
Moria -yani delimiz-, eser boyunca kendini yermektedir. İddiasına göre: babası Plutos - zenginlik tanrısı; annesi Gençlik ; süt anneleri Sarhoşluk ve Cehalet ; cariyeleri Özsaygı , Yüze Gülme , Unutma , Tembellik , Şehvet , Bunaklık , Zevku Sefa , Komos - içki alemleri simgesi ve Morpheus - rüyalar tanrısı- dır. Moria'ya göre; -Kadını erkeğe, erkeği kadına bir daha yaklaştıran, -Çocukları sevimli kılan ve yaşlılara ihtiyarlığı katlanır kılan, -Tanrıların yüzlerindeki gülmenin, güzelliğin ve gençliğin sebebi, -Dostluklar ve evlilikler dahil insani ilişkileri devam ettiren, -İnsanı kendisi ile barışık kılan, -Savaş açtıran ve savaşta askerlere kahramanlık yaptıran, -Zorluk, hastalık, problem, zahmet, elem dolu bu hayatı yaşanır kılan ve buna benzer birçok faydayı insana faydalanmasına sunan delilikten başkası değildir. Deli’ye göre, filozofların öğütleri ve bilim adamlarının icatları insan hayatını mahvetmektedirler. Hâlbuki insanoğlu,

The Virgin Suicides

Resim
" Tragic, haunting, and sometimes darkly comedic, this movie leaves a strong impression in its telling of a story about the destruction of innocence."(1)  At the beginning, Cecilia attempts suicide. Later, she put an end to herself. There is before. There are five sisters and they are living at home isolated from outside by their repressive parents, especially mum. After few happenings, all of daughters of the family give up on their lifes. And four friends keep and remember their memories.  Here , there is a good review about the movie, caution: it includes spoilers.   "What lingered after them was not life, but the most trivial list of mundane facts: a clock ticking on a wall, a room dim at noon, and the outrageousness of a human being thinking only of herself." (1)  http://www.reelviews.net/php_review_template.php?identifier=117

Faust -Haydar Zorlu

Resim
Faust, birden kişinin oynayabileceği bir oyun değildi, çünkü o bir fikir mücadelesi. Kişi sayısı birden fazla olmasına rağmen olup biten herşey birisinin fikir/ruh/his/duygu dünyasını yansıtmakta idi. O yüzden de en güzel olacak şekilin tek kişilik oyun olduğunu düşünüyorum. Biraz araştırmadan sonra oyunun güzel olduğu kanısı oluşunca bilet aldım ve üç arkadaş gittik. Sahne dizaynı, güzeldi; duvarlar ve zemin simsiyah, zemin tahtadan ve tahtalar yıpranmış durumda. Oyuncu, simsiyah elbiseler içinde, ışık oyunun durumuna göre denk değiştirmekte. Fakat kitabı okurken beni ürküten Mefistofeles ile Faust arasında geçen diyaloglar, tiyatroda hiç etkili değildi. Şeytanın hileleri, Faust'un hayatı üzerine kafa karışıklığı ve sonrasında gelen pişmanlık, Gretchen'da güzellik ile saflığın buluşması fakat kirlenmesine rağmen saflığın hala kendini muhafaza çabası, Marthe'nin dul durumu... Oyuncunun rol gereği büründüğü şeytan ile faust arasında fark, kaybolup gitmişti. Hele Mart