Kayıtlar

Ocak, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dostoyevski -Karamazov Kardeşler

Resim
Ultramontanizm: papanın nüfuzunun artıırılması yanlısı bir dinsel cereyan. Otodafe: kafirlerin yakıldığı ateş. Sine qua: zorunlu koşul anlamında “Size doğrusunu söyleyeyim, buğday tanesi toprağa düşüp ölmedikçe yalnız kalır. Ama ölürse çok ürün verir.” Yuhanna 12:24 "Burada söz konusu olan aptallık değildir: bu kaçıkların çoğu oldukça akıllı ve kurnazdır, ahmaklık ise bir tür özel, ulusal özelliktir." "Fedor Pavloviç, karısının ölüm haberini öğrendiğinde sarhoşmuş, sokaklarda koşmaya ve ellerini göğe kaldırarak sevinçten ‘İşte şimdi azat ettin’ diye bağırmaya başladığını söylerler. Bazılarına göre de, küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamış. Herkes ondan tiksindiği halde bu halini görmek acı vericiymiş. Her ikisi de mümkündür, yani bir yandan kendi kurtuluşuna sevinmiş, bir yandan da kurtarıcısına ağlamış olabilir. Çoğu durumlarda insanlar, hatta caniler bile genellikle düşündüğümüzden çok daha saftırlar. Biz de öyleyiz ya." "‘Bu ma

Steven Spielberg- War Horse

Michael Morpurgo, Delon'da yaşayan Birinci Dünya Savaşı gazileriyle karşılaşır ve anılarını dinler. Bu anılarda büyük sayılarda insanların ve hayvanların hayatlarını kaybedişleri yer alır. Michael, araştırmasına devam eder ve bunun üzerine bir roman yazar. 2007'de roman, Nick Stafford başarılı şekilde tiyatroya aktarır. Ve 2011'de Steven Spielberg yönetmeliğinde beyaz perdeye yansır. Roman sonrası aktarımlardaki atın hikayesi:

Tony Scott- True Romance

Resim
#sahne 1 #sahne 2 #sahne 3

Steven Spielberg- Empire of The Sun

Resim
Filmden daha iyi olan posteri: Lafı: "Learned a new word today. Atom bomb. It was like the God taking a photograph." Sahnesi: Jim'in Japon arkadaşı harakiri yapamadığına yanar. Bu sırada Jim'i görür ve ona manga verir. Sonra harakiri kılıcıyla mangayı bölmek ister fakat tam bu sırada yetişen Amerikalılar, Jim'e saldıracağını düşünerek Japon arkadaşını tek kurşunla vururlar ve çocuk ölür. Ve sonrasında: Jim: Bastard! He gave me a mango!  Basie: I'll give you a whole goddamn fruit salad. There are Frigidaires falling from the sky. It's kingdom come!  Jim: He was my friend!  Basie: He was a Jap!  Jim: The war's over!  resim kaynak

Dostoyevski -Beyaz Geceler

Resim
Dostoyevski'nin ilk eserlerinden; bir öykü. Birçok kez beyaz perdeye de aktarılmış. Öykü ilk kez Yurttan Mektuplar adlı dergide "F. Dostoyevski, Dostoyevski’nin genç dostu şair A. N. Pleşeyev’e" imzayla yayımlanır(1). Bir hayalperest ile yolda karşılaştığı bir genç kızın dört gece birbirlerine kendi hayatlarını anlatmalarını konu edinir. Yazarlık hayatına "acı"yı tema alarak başlayan Dostoyevski, ikinci eserinde ise "yalnızlık"ı tema alır. Ve yalnız bir hayalperest üzerine yoğunlaşır. Dostoyevski'ye göre;"Eylemliliğe, doğrudan yaşamaya, gerçekliğe susamış, ama zayıf, kadınsı, kibar karakterlerde az çok hayalperestlik denen bir hal doğar ve insan sanki insan değil de, tuhaf bir orta cins, hayalperest olur."(2) "Harika bir geceydi, belki de sadece geçken yaşanabilen gecelerden biriydi, sevgili okur." diye başlar öykü. İsimsiz kahraman, birinci şahıs kipinden yalnızlığını anlatır. Yolu üzerinde karşılaştıklarından bahsed

Dostoyevski -İnsancıklar

Resim
Anlatmaya geçmeden belirteyim, eserde geçen anlattığım gibi anlatmadığım olaylar da vardır, yani ne hep ne hiç, ikisi ortasında bir yer... Bir de Dostoyevski serüvenine atılmak istedim. İnsancıklar, genel geçer bilgi araştırmasında göreceğiniz gibi yazarın kendisini ünlü yapan ve aynı zamanda yazdığı ilk eserdir. 24 yaşlarında dokuz ayda yazar ve bu süre zarfında eserinin üzerinden üç defa geçer. Kendisinin de tahmin etmediği şekilde elden ele dolanan eseri bir anda herkesin elinde belirir. Bugün diğer eserlerini de işin içine katarak tanıdığımız Dostoyevski, daha ilk eserinde çizgisini belirtmiştir: Rusya'nın insanları. Rusya’yı oluşturan her gruptan, topluluktan, toplumdan insanlar ve bu insanların birbirleriyle ilişkileri vardır: sosyetesi, soylusu, fakiri, memuru, yazarı, tefecisi, ev sahibesi, genci, yaşlısı, çoluğu çocuğu. 157 sayfaya fakir olan sıradan Rus insanların diliyle gururunu, kanaatkârlığını ve Tanrı’dan yardım umuduyla birlikte herkesi sığdırabilmiştir hem d

Gillo Pontecorvo- La battaglia di Algeri

Resim
Belgesel tadında ve yasaklı olma dönemi yaşamış bir film . Bir zamanlar FLN üyesi olan Saadi Yacef 'in anılarını anlattığı kitaptan yola çıkarak çekilmiş. 1956'dan başlayıp Cezayirlilerin FLN'sinin mücadeleye başlayışı, yükselişi ve sonrasında sisteminin Fransızlar tarafından çözülüp örgütün tüm elemanlarının ele geçirilmesini elden geldiğince her iki açıdan bakarak ele almaya çalışır. Bu sırada Kasbah'daki Cezayir insanı ile Fransız insanının birbirlerinden tamamen farklı olan yaşamlarını ve aralarındaki negatif elektriği ekrana yansıtır. Özellikle resimdeki amcanın yaşadıklarını yansıtan sahne insanın yüreğine dokunur. Veya seyyar satıcı bir Cezayir çocuktan intikam alma çabaları sahnesi ve Fransız polisinin onlar gibi olursunuz uyarısı. Yahut Fransızlar dört bir tarafını sardığında neredeyse tüm Cezayirlilerin Ali için dua etmesi ve göz yaşlarının dökülmesi.. Ve son olarak aynı amaç uğruna aynı yolda yürüyenlerin aynı son için farklı ton düşünmeleri. Film, hiç