Johann Wolfgang Von Goethe- Genç Werther'in Acıları

Cengiz Aytmatov, temel eserlerinden Gün Olur Asra Bedel'de Abu Talip, Raymalı Aga'nın Begimay'la hikayesini anlatırken "Bozkır Goethe'sinin şiirleri" der:
"Aa, evet, Almanlar'ın da çok ünlü bir şairleri de kocamış yaşında genç bir kıza aşık olmuş. Şiirlerinden anlaşılıyormuş böyle olduğu."
Cahit Zarifoğlu, Zengin Hayaller Peşinde adlı eserinde Goethe'yi şöyle tanıtır:
"Derler ki büyük alman şairi Goethe yazdığı bir eser sayesinde intihar etmekten kurtuldu... Verter'i yazarak canını kurtaran Goethe, onunla birçok gencin hayata veda etmesine yol açtı. Büyük bir zeka.. Ama kendi egoizmi içinde, başkalarının hayatını hiçe sayışı ile ne kadar cüce..."
Tüm bunların ardından Goethe'nin Genç Werther'in Acıları'nı okumak, benim için kaçınılmaz bir meraka dönüştü. Ve ilk fırsatta merakımı giderdim.
Fakat yıllar sonra (2014-2019) Cahit'in aktardığı ifadenin anlamını anladım. İnsan, içinde o sıkışan duyguları hisleri kafa zarını zonklatırcasına tekrar be tekrardan sıkılınca kendi kendine konuşarak bu sefer sesli tekrar be tekrarına başlıyor. Ancak bunda da içindekilere bir etkisi görmeyince bu son yöntem de cazibesini yitiriyor ve yetmemeye başlıyor; yeni bir daha etkili ağrı kesici arayışı tekrardan başlıyor. Geriye en son olarak birinin dediklerini duyması kalıyor. Yüzyüze geldiğinde sıkılmaktan, utanmaktan, çekinmekten saklayacağın kısımlar olabilir; bu yüzden de diyeceklerini o ayıplayabilecek simaları görmeden bir bütün olarak ancak yazabilirsin. Yazarsın, ve sonrasında okunursa okuyan dudak kadar kulak duyurmak istediklerini duymuş olacaktır. İşte, o zaman biraz rahatlarsın, ve içini sömüren her neyse senin içini birazcık daha az boğar; belki de sonradan üstesinden bile gelebilirsin..
Eser, Werther'in düşüncelerine başvurduğu arkadaşı Wilheim'a durumunu, yaşamını ve başından geçenleri anlattığı mektuplardan oluşur. İlk satırlardan yaptığımız çıkarıma göre, Werther Wilheim'ın kızkardeşiyle arasında yaşanan yakınlaşmadan dolayı kaçar. Ve gittiği yerde bir süre sonra Lotte adından genç ve güzel bir bayanla tanışır. Sonrasında Werther'in hayatı tüm perspektifiyle değişir. Mektuplarda Werther'in tutkulu sevdasını, sevdasında yaşadıklarını ve olanlara tepkisini öğreniriz. Werther'in saplantılı ve düşkün karakterini gözlemler ve adım adım yokluğa yuvarlanışını seyrederiz.
"Ve sevgili dostum, yanlış anlaşılmaların ve tembelliğin, dünyada entrika ve kötülükten belki daha fazla yanılgıya yol açtığını bu küçük meselede bir kez daha anlamış oldum. En azından entrika ve kötülük daha sık yaşanan şeyler değil."
"Buradaki insanların nasıl olduğunu soracak olursan, şunu söyleyebilirim: Her yerdeki gibi! İnsan aslında karmaşık bir varlık değil. Çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor, geriye kalanı ise, özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor. İşte insanın değişmez yazgısı!"
Burada çevirmen "sınır" sözcüğüne not düşer. Bu sözcüğün romanın ana temasının anahtarı niteliğinde olduğunu öne sürer; "Ana figür Werther'in yazgısı ile, sonsuzluğa uzanmak isteyen ama her seferinde kendi sınırlarına çarpan insanın sorunsalı işleniyor." şeklinde kitabı özetler. Herşeyin doğasında var olan sınır, aslında sınırdan şikayetçi olan yazarın kaleminde ve kelimelerinde de vardır; şikayetinde sınırdan dolayı kaleminden dökülen kelimeleriyle sınırla ilgili hissettiklerini yüzde yüz bize yansıtamıyordur, ancak sınırın imkan tanıdığı kadarını dile getirebiliyor.
"Ey büyük şair! O bakışlarda ne kadar ilahi biri olduğunu keşke görseydin, senin sık sık kötüye çıkan yüce adını bir daha başkasından duymak istemem!"
Yalnızlık alışkanlık olmuş olabilir mi? Belki de bir süre sonra olmaktadır; sonradan kazanılan alışkanlıklar felan. Werther'in anlattığı ölecek kadının itirafı müthiştir.
"İnsanların ne yaptıklarını, nasıl çalıştıklarını, her gün aralarında gezip gördükten sonra, kendimle daha barışık hale geldim. Çünkü her şeyi kendimizle, kendimizi de herkesle karşılaştıracak şekilde yaratılmışız bir kere, bundan dolayı mutluluk ve hüznümüz bağlı olduğumuz şeylerden etkileniyor kuşkusuz, bu durumda en tehlikeli şey de yalnızlık."
"Ah, benim bildiklerimi herkes bilebilir- bana özgü olansa yalnızca yüreğim."
Kurgu bana 500 Days Of Summer filmini hatırlattı: en başta bahar, çiçek, aşk, çok güzel felan fakat sonrasında nişanlısı ortaya çıkınca, veya hikayenin güzel kadın kahramanı başka bir erkeği seçince, melankoliğe bağlayan, depresyona giren kahramanımız. Filmin aksine kitapta kahramanımız hayat neşesini tekrardan bulamaz. Ve gittikçe intihar, düşüncelerinde daha kalıcı olur, farzedişten gerçekleştirilebilecek aksiyonlar listesine geçer.
"'...Gerçi...'- Şu 'gerçi' sözcüğünü kullanmasalar insanları daha  çok seveceğim; genelleme yapan her cümlenin istisna derdi olduğu bilinen bir şey değil mi? Ama insan kendini böyle savunuyor! Genel ve kısmen gerçek bir şey söylerken, lafı biraz aceleye getirdiği düşüncesine kapılınca, sonunda konuyla yakından uzaktan bir alakası kalmayıncaya kadar karşınızda sınır koymayı, değiştirmeyi, önemsiz kılmayı ve eklemeyi sürdürüyor."
"Wilhelm, mutluysak, nedeni hayalet gölgeler değil mi?"
Zorluklara göğüs gerip yaşamak mı daha cesurcadır intihar etmek mi? İntihar, gücünün dibine vurduğu sırada kendini çok güçlü hissedenin hali midir? Ve kahramanımızda intihar düşüncesi gittikçe güçlenir, cesaretlenir.
"Karmaşık ve aykırı güçlerin labirentinden bir çıkış yolu bulamıyorsa, insan ölmeli."
"Yaşamımı hareketli kılan mayalı hamurdan yoksunum; gece yarıları beni canlı tutan, sabahları beni uykudan uyandıran dürtüden yoksunum."
Lotte'nin nişanlısı Albert'in gelmesiyle karmaşıklaşan ilişkide çekilmek zorunda kalan Werther olur. Ve bu süreçte Werther, bizlere karakterini yansıtır. Son demlerinde kalbinden gelip kaleminin ucundan dökülenleri okuruz.
"Evet, yalnız bir gezgin, yeryüzünde bir yolcuyum ben! Ya sizler daha önemli işlerle mi meşgulsünüz?"
Lotte, Werther'i tek cümle ile özetliyor:
"Ah bir kez dokunduğunuz her şeye niçin önüne geçilmez bir sadakatle bağlanıyorsunuz, ruhunuz niçin bu kadar şiddet dolu?"
Eserde dikkat çeken bir özellik de mektuplarda Werther'in sıklıkla dini metinlere atıf yapmasıdır. Bunun dışında dindarlığına dair herhangi bir işaret yoktur; kiliseye gitme, veya herhangi bir papazla konuşma. Fakat bol bol atıf var. Ancak tüm bunlara rağmen Werther, sonunu dinin hiç de hoşgörmediği şekilde getirir.
"Ç.N. : ...intihar sonucu gerçekleşen ölümlerde de hiçbir din adamı cenazeye eşlik etmezdi."

Goethe, Johann Wolfgang von, "Genç Werther'in Acıları", Türkiye İş Bankası Yayınları, Şubat 2014, İstanbul, Çev. Mahmure Kahraman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş