Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Rainer Maria Rilke, hakkında okuduğum tüm yazılarda Alman edebiyatı için göklere çıkartılan fakat kanaatimce şiir çevirilerinin orijinal halinin havasını yakalayamamasından dolayı ülkemizde pek de kıymetli hale gelememiş şair/yazar/gezgin/Allah'ın bir kulu. Daha önce bir eserini okumuştum ve bahsettiğim gibi şiirlerinin çevirisi, hakkında yazılanlarda göklere çıkartıldığı kadar beni büyülememişti, büyülemeyi başaramamıştı. Ve dolayısıyla okumayı bırakmıştım. Daha sonra Cahit Zarifoğlu okurken Zengin Hayaller Peşinde eserinde Rilke'den;
"Rilke'nin; büyük şehir korkusu, mücerret korku, yokluk, ölüm gibi temaları işlediği bu eserde [Malte Laurids Brigge'nin Notları], insana mistik amaçlar hiç olmazsa endişeler var gibi gelir. Oysa Rilke, Hristiyani esinlemeler, katı ya da abartılmış felsefi düşünceler üzerine kurulmuş Alman edebiyatına bir tepki gibi çıkar. İlgiyi birey çemberi içine hapseder."
diye bahsedince tekrardan ama bu sefer Rilke'nin tüm eserlerini okumaya karar verdim. Ve kronolojik sırasıyla okudum.

Dua Saatleri Kitabı

Dua Saatleri Kitabı'nın Önsöz'ünde Şara Sayın kitap hakkında şu bilgileri verir:
"Dua Saatleri Kitabı adıyla Türkçe'ye çevrilen bu şiir kitabını Rilke yaşamında bir dönüm noktası diye nitelenen Rusya seyahatinden hemen sonra, 1898'de, yirmi üç yaşındayken yazmaya başlar, kitap 1905'te yayımlanır. Rilke Rusya'nın uçsuz bucaksız doğasının ve sade insanlarının kendisini değiştirdiğini, orada varlığın onu özgürlüğe kavuşturan başka boyutlarını yakaladığını söyler... bu kitabı yazarın kendisinin 'tek bir şiir', şiirlerin her birini ise birer 'şarkı' olarak değerlendirdiği bilinir."
Kitap boyunca yazar Tanrı-İnsan, Hayat-Ölüm ikilemlerinde dolaşır. Tanrı'yı sorgular, cevap ister, hesap sorar. İnsanların hayatlarından bahseder, ölüme varır. Keşiş Yaşamı, Hac Yolculukları Üzerine ve Yoksulluk Ve Ölüm Üzerine başlıklı üç bölümden oluşur. Dini yaşamlarını iğneler, yadırgar. Kendi bakış açışından Tanrı'yı tasvir eder, varlığını hissedişini anlatır. Örnek vermek istediğinde doğadan ve sade insanların hayatlarından örnekler verir. "Dil düzleminde hep yeni imgelerin yaratılması çabası"nın kitabın ağırlık noktasını oluşturduğu söylenir fakat bu Almancayı anlayamamaktan ötürü elimizdeki kitap çeviri olduğundan tüm hakkındaki övgüleri haklı gösterecek bir etki gösteremiyor. Anladığım kadarıyla şarkılar misali kaleme alınan eserde, yazılanlar kadar okurken çıkan tın da önemli ancak çevrilince eser bu özelliğini kaybediyor.
"Sen, komşu Tanrı, eğer senin bazen
uzun gecelerinden birinde, çalarsam kapını,
pek duymadığım içindir, nefes verip aldığını
ve bilirim: Yalnızsın o koskoca mekanda.
Olursa  bir şeye ihtiyacın, yok ki kimse yanında,
aranan ellerine bir bardak su sunacak:
Dinliyorum hep. Bir işaret ver bana.
Çok yakındayım sana.

Yalnızca incecik bir duvar var aramızda,
nasılsa, çünkü çok mümkündür:
Ya sen bağırırsın ya da ben -
yıkılıverir duvar
hiç gürültü etmeden.

Oluşmuştur o senin resimlerinden."
"Yaaşamak derken güçlü, Ölmek derken sessizce
ve durmadan tekrarladığın: Olmak.
Ama cinayet geldi ilk ölümden önce.
Bir çatlak oluştu o zaman olgun çevrelerinde
ve bir çığlık
topladı tüm sesleri
henüz oluşan
seni söylemek için,
seni taşımak için,
bir köprü gibi tüm uçurumları aşan -

O zamandan beri kekeledikleri
kırıntılarıdır
senin eski isminin."
"Bu dünyada yalnızım ama yeterince yalnız değil,
kutsamak için her anı.
Bu dünyada azıcığım ama yeterince az değil,
durmak için önünde senin bir nesne gibi,
karanlık ve akıllı.
İstiyorum iradem olsun ve irademle yürümek
eyleme giden yolda
ve sessiz, sakin, sanki çekingen zamanlarda,
birşeyler yaklaşırken,
istiyorum bilenler arasında olmak
ya da yalnız kalmak."
"Seni duyumsuyorum."
"Görüyorsun, durmadan arayan biriyim.

Öyle biri ki, ellerinin ardında saklayan kendini
yürüp giden sanki bir çoban
(istersen onu şaşırtan bakışı,
yabancı bakışları çek ondan)
Seni tamamlamayı hep hayal eden biri
ve: Ancak kendini tamamlayan."
"Sen yalnızca eylemde ele geçersin
ellerle aydınlanırsın sadece;
her türlü anlam sadece bir misafirdir
ve kaçmak ister dünyadan öte."
"Anlatmak istiyorum seni, görmek her yanını ve betimlemek,
kırmızı toprakla ya da altınla değil, mürekkeple elma ağacı kabuğundan;
bağlayamam seni incilerle de olsa sayfalara
ve duyularımın bulup yarattığı en titrek resmi bile
aşıp gidersin sen hemen yalın varlığınla."
"Sen her şey misin, -bense bir,
kendibi veren ve karşı geeln?
Ben neyim genel olandan başka,
her şey değilsem eğer, ağlayınca,
sen o biri misin bunu duyan?"
"Kör et gözlerimi; yine de görürüm seni,
kapat kulaklarımı: Duyabilirim seni,
ayaklarım olmadan da gelebilirim sana,
çağırabilirim seni ağzım olmadan da.
Koparsan da kollarımı, tutarım seni,
yüreğimle, ellerimle olduğu gibi,
kapatsan da yüreğimi, beynim çarpacak
ve beynime salsan da alevler,
kanımın her damlasında taşırım seni."
"Ah Tanrı'm, herkese kendi ölümünü ver.
Ölmek, sonu olsun ki öyle bir hayatın,
içinde sevgi olan anlam ve keder.

Çünkü biz yalnızca kabul ve yaprağız.
Herkesin içinde taşıdığı ölüm ise
meyvedir ve döner her şey onun çevresinde."

Rilke, Rainer Maria, "Dua Saatleri Kitabı", Yapı Kredi Yayınları, Mayıs 2014, İstanbul, Çev. Yüksel Özoğuz

Duino Ağıtları

Eserin başlangıcına çevirmen düştüğü kısa bir notta şöyle diyor:
"Ağıtlar Rilke'nin varlık, insanın konumu ve ödevi üzerine son sözünü, bildirisini taşır. '...ölüm, bizden  öteye dönük olan, bizim aydınlatmadığımız yüzüdür yaşamın... Gerçek yaşam biçimi her iki bölgeye uzanır, en büyük kan dolaşımı her ikisi boyunca...'[Rilke'nin Witold Hulewicz'e mektubundan]"
Rilke'nin şifreli olarak nitelendirilebilecek kadar ağır metaforlarla dolu lirik şiirleri. Anlamak ve sindirebilmek çok zor. Sözde insan yaşamı, düşünce dünyası ele alınmaktadır fakat sapa konulara yönelik atıflara çeviri olmanın dezavantajı da eklenince okuduktan sonra kafayı kaldırdığında çok bir anlam ifade etmiyor. Sanırım anlayabilmek için veya bu eserden etkilenmek için en azından Alman edebiyatı hakkında birazcık uzmanlaşmış olmak gerek. Demem o ki birşey anlamadım arkadaş ben bu işten.
"Daha mı kolaydır sevenler için?
Ah onlar da bahtlarını birbirleriyle örterler, o kadar.
Bilmiyor musun daha? Kollarından boşluğu
fırlat soluk aldığımız uzaya; belki kuşlar
daha derin bir uçuşla duyar genişleyen havayı."
"Esip geleni duy sen,
suskudan oluşmuş aralıksız bildiriyi."
"Yalnız kendilerinden taşmış olanı mı toplar melekler,
yoksa bizim özümüzden de bir şeyler bulunur mu yanlışlıkla
arada?"

Rilke, Rainer Maria, "Duino Ağıtları", Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mayıs 2010, İstanbul, Çev. Can Alkor

Bütün Şiirlerinden Seçmeler

Ahmet Cemal, Rilke'nin farklı eserlerinden seçtiği şiirleri en başta eser hakkında çok kısa bir bilgilendirme yaparak bir araya toplamıştır. Önsöz'de Rilke'den şöyle bahseder:
"Rilke şiirini okumak, sözün söz aracılığıyla müziğe dönüştürülmesine, günlük yaşam gerçeklerinin artık bütünüyle farklı bir dünyada kendine özgü gerçeklere dönüşmesine -ve böylece daha bir vurgu kazanmasına!- söz'ün, yalnızca kendisine ait bir dünyada değer taşıyabileceğine tanıklık etmek demektir."
Keşke şiirler, yazım kronolojik sırasına göre seçilip dizilseymiş; bu sayede yazardaki konu ve üslup değişimini daha rahat olarak gözlemleyebilirdik. Daha fazla birşey demeden eserden alıntıları paylaşıyorum.
"ŞAİR
Ey zaman, uzaklaşmaktasın benden şimdi.
Yaralanıyorum her kanat çırpışınla.
Ama kalınca yalnız, söyle, neye yarar ki
dudaklarım, gecem ve gündüzüm tek başına?

Yok bir sevgilim, bir dört duvar,
ne de bir kilim, gönlümce.
Bütün kendimi adadıklarım, ömrümce,
ansızın zenginleşip beni harcamaktalar."
"Yetişmekteydik elbet ve kimi zaman aceleciydik
büyümekte, büyümüş olmanın dışında bir şeyleri
bulunmayanları memnun edebilmek için."
"Ve hep aynı manzara. Öyle ki, iki gözden biri fazla gibi geliyor."
"Yabancı: 

Güç bir ölüm müydu onunkisi?
Kör kadın: 

Bir acımasızlıktır ölüm, bilmeyenlere karşı.
Güçlü olmak zorundadır insan, ölse bile bir yabancı.
Yabancı:
Yabancı mıydı o kadın sana?
Kör kadın:
Diyelim: Öyle oldu sonra.
Ölüm, anayı bile yabancılaştırır çocuğuna."
"Birbirlerine neredeyse geceden korkan çocuklar gibi sokuluyorlar. Oysa korkmuyorlar. Onlara düşman olan hiçbir şey yok: ne dün, ne de yarın; çünkü zaman, çöküp gitmiş. Ve onlar, zamanın harabeleri üstünde çiçek açmaktalar."

Rilke, Rainer Maria, "Bütün Şiirlerinden Seçmeler", Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ağustos 2014, İstanbul, Çev. Ahmet Cemal

Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Cahit Zarifoğlu, birçok eserinde Rilke'ye atıflar yapar. Üniversitede tezini Almanca olarak Rilke'nin Malte Laurids Brigge'nin Notları adlı eseri üzerine yazdığını öğrenmiştim. Ümit Soylu bu tezi tercüme etmiş, iyi de etmiş. Kitabın başında Zarifoğlu'nun neden bu eseri seçtiğini ise şöyle açıklamış:
"Zarifoğlu'nun fikirlerini ve sanatını önemsediği bir şairin eseriyle ilgili tez yazması şaşırtıcı değildir. Fakat ilginç olan o ki tezin konusu olarak kendi gibi bir şair olan Rilke'nin şiirlerini seçmez. Bunun yerine onun tek romanı olan Malte Laurids Brigge'nin Notları'na odaklanır. Bu seçimin asıl sebebi nedir? Bu soruya net bir cevap vermek ne yazık ki imkansız. Ancak görünen o ki Zarifoğlu bu romanı, Rilke, karakter Malte aracılığıyla bizzat kendisini anlattığı için seçmiştir."
Rilke'nin yazdığı tek roman olan Malte Laurids Brigge'nin Notları'nı daha iyi anlamamı sağlar düşüncesiyle romana geçmeden önce tezde önemli bulduğum kısımları paylaşıyorum.
"Clara'ya yazdığı mektubunda (1902) 'Bu şehir,' der Rilke, 'çok büyük ve en ücra köşesine kadar hüzün dolu.'"
"'Görmeyi öğreniyorum,' der Malte, olaylara ve insanlara başka bir gözle bakmayı öğrenir. Ona göre birçok şey aslında göründüğünden farklıdır, ancak bunu kimse düşünmez. Malte, absürd olanı, 'havanın her zerresinde var olan dehşetin varlığını' her şeyden öte görmektedir. Eserin ilk sayfalarında bile işlenen sahneler, Malte'nın nesnelerin görünen yüzlerini aşmaya çalışan görüşü ve gerçek yüzlerini arkalarında barındıran nesneler insanda korkuya ve bunalıma neden olur. Malte, en küçük ve anlamsız olaylarda kendisini, korkuyu doğuran şeylerin karşısında bulur. Onun korkusu büyültür. Ancak ona görmezden gelmek ve bu sayede huzuru bulmak yerine, inatla korkunun üzerine gitmeyi, onunla arasındaki şeyleri yok etmeyi ve ona cesurca karşı koymayı yeğler. Bir görev gibi kendisini onu tanımaya vermiştir. Bunun dışında bir hayatı anlatan satırlara zar zor rastlanmaktadır."
"Onun, korkusu ve korkuya neden olan çocukluk anıları vardır. Malte için 'bu korkunun adı BÜYÜKtür'."
"Çocukluğu boyuncna korkuya kapıldığında karşısına hep annesi gelir. O an 'Büyük' kaybolur. Daha doğrusu Malte'nin deyişiyle, anne korkuyu arkasına saklar."
"Yokluk korkusunun anlatıldığı bu ayna sembolünde olduğu gibi bir kişinin var olma bilinci, çevresi ve çevresindeki insanlar sayesinde ortaya çıkar. Kişi onları adeta kullanır. Varoluşun her parçası, başkasının ya da başkalarının bakış açısından oluşur."
"Malte, 'ölüm çok büyük olabilir, insan hala yavaş yavaş büyüyor,' der. İnsan ve ölüm tabiri caizse birbirlerine ters düşmez, aksine ahenk içinde büyüyüp küçülür."

Zarifoğlu, Cahit, "Rilke'nin Romanında Motifler", Beyan Yayınları, 2013, İstanbul, Çev. Ümit Soylu

Malte Laurids Brigge'nin Notları

Rilke'nin tek romanı. Bir günce roman olarak bahsedilse de bana yazılmak istenmiş fakat taslak olmanın ötesine geçememiş mektupların oluşturduğu bir roman gibi geldi. Konular arasında bir zaman sıralaması yoktur. Laf lafı açar havasında konudan konuya atlamaktadır. Yazar, çocukluk anılarından yola çıkarak hayatında önemli yer tutan korkudan başlar, sonrasında ölümden, hiçlikten, Tanrı'dan ve aşktan söz eder. Romanın kahramanı Malte'nin Paris'teki ev adresi, Rilke'nin Paris'te ilk kaldığı evin adresidir. Kadını önce annesinde yüceltir. Aşktan bahsederken geçmişteki büyük aşkların kahramanları olan kadınları örnek verir. Erkek tarafında Avrupa tarihinin aykırı simalarına atıflar yapar. Okuyucuya bir iç döküş havasındadır. Rilke, içinde biriktirdiklerini okucuyla biraz dert yanma havasında paylaşmaktadır.
"Yoksul insanlar, düşünceye dalmışlarsa rahatsız edilmemelidir. Bakarsınız, düşündükleri şeyi bulurlar."
"Bir hidrops hastasının ölümü değildi bu; Mabeyinci'nin bütün bir yaşamı boyunca kendi içinde taşıdığı ve kendi gövdesiyle beslediği berbat,  muazzam bir ölümdü. Sakin, rahat günlerinde harcayamadığı gurur, irade ve hükmetme fazlalıklarının hepsi ölümüne geçmişti; ölümü Ulsgaard'a yerleşmiş, bütün bunları delicesine tüketiyordu."
"Ah, gençken yazılan mısraların değeri zaten nedir ki? Beklenmeli ve bütün bir ömür, mümkünse uzun bir ömür boyunca anlam ve lezzet toplanmalıydı ve sonra, en sonunda belki iyi on mısra yazılabilirdi. Çünkü mısralar sanıldığı gibi duyguların değil, yaşamış olmanın verimidir."
"Tanrım, bunun birazını paylaşmak mümkün olsaydı. Ama o zaman kalır mıydı, kalır mıydı? Hayır, bu sadece yalnızlık pahasınadır."
"Ey anne: Ey vaktiyle çocuklukta bütün bu sessizliklerin önünü kapatan Biricik. Sessizliği yüklenip, 'Korma, benim!' diyen sen. Gece vakti, korkana, korkudan helak olan sessizlik olma cesaretini gösteren sen. Bir ışık yakarsın ve işte bu ses bile sensin. Işığı önüne tutar ve, 'Benim, korkma!' dersin. Sonra ışığı koyarsın yavaşça ve şüphe kalmamıştır: Sensin, sen, gizli anlamlardan uzak, iyi, basit, hilesiz, aşina, mahrem eşyaların çevresindeki ışıksın."
"Ama yalnız olunca da korkuyordum. Ölüm korkusuyla oturmuş, ölüler oturamadıkları için, hiç olmazsa oturmak yaşamaya ait bir şey, fikrine sarıldığım geceler geçirdim; ne diye gizlemeli!"
"Ama acaba sahte Çar'ın kararsızlığı, kadının, kendisi için, evet oğlumdur, demesiyle başlamadı mı? Başka bir kişiliğe geçmesindeki kuvvet, kimsenin oğlu olmamaktaydı, görüşünü kabule yatkınım ben."
"Çocukluğumun sonu olmayacağı gibi onun da başlangıcı bulunmayacağını biliyordum. Hayatı kısımlara ayırmakta herkes serbesttir, diye düşündüm, ama uydurma şeylerdi bu kısımlar."
"Kader, örnekler ve figürler yaratmayı seviyor. Kaderin zorluğu, karışık oluşundadır. Hayatsa basitliğinden dolayı güç. Hayatta bizim ölçümüzü aşan yalnızca birkaç şey vardır. Kaderi reddeden evliya, Tanrı'ya karşı bu birkaç şeyi seçer. Ama kadının, tabiatı gereği, erkekten yana aynı seçimi yapmak zorunda kalışı, bütün aşk ilişkilerindeki felaketi doğurur: Bir tanrıça gibi, karar vermiş ve kadersiz bir halde kadın, boyuna değişen erkeğin yanında durmaktadır. Seven kadın, sevilen erkeği her zaman aşar; çünkü hayat, kaderden daha büyük. Kadının teslimiyeti, sınırsız olmak amacını güder. Onun mutluluğudur bu. Ama kadının aşkındaki sonsuz acı hep şu olmuştur: Ondan bu teslimiyeti azaltması istenir."
"Bizlerse, Tanrı'yı gözüne kestiren bizlerse, bitiremiyoruz işimizi. Tabiatımızı kenara itiyoruz, daha ihtiyacımız var zamana. Bizim için bir yıl nedir? Bütün yıllar nedir? Daha Tanrı'ya başlamadan önce, ona dua edelim: Tanrım, kerem eyle, geceyi atlatalım. Daha sonra hastalığı. Daha sonra aşkı."
"Sevgili olmak, tutuşmak demektir. Seven olmak, bitmez bir yağlı ışık saçmak. Sevilmek fani olmaktır, sevmekse baki olmak."
"Yarınlarsız olmak duygusuyla uyanılmıyor muydu? Tehlikelerden olmuş, anlamsız dolaşmıyor muydu insan? İnsan kendine yüzlerce kez ölmeyeceğim, diye söz vermemiş miydi? Hayatını süprüntüler arasında devam ettiren şey; her gelişinde kendisine bir yer sağlamayan o kötü anının inadıydı belki de. Sonunda onu tekrar buldular. Ve bunca yıllık geçmişi, ancak o zaman, ancak çobanlık yıllarında yatıştı."
"Tanrı'ya yaklaşmak yolundaki mihnetli çabaları sırasında Tanrı'yı adeta unutuyor ve zamanla, Tanrı katında belki elde ettiğini umduğu her şey, sa patience de supporter line ame [bir cana katlanma gücü] oluyordu."

Stigmata: Hristiyan mistisizminde vecd halindeyken vücutta ortaya çıktığına inanılan, çarmıha gerilmiş Hz. İsa'nın yara izlerini andıran işaretler.
Pieta: Hristiyan sanatında ölü İsa'nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi

Rilke, Rainer Maria, "Malte Laurids Brigge'nin Notları", Can Sanat Yayınları, Nisan 2014, İstanbul, Çev. Behçet Necatigil

resimler: 
(1) http://i.radikal.com.tr/480x325/2012/07/27/fft64_mf1054038.Jpeg
(2) http://www.paratheatrical.com/rilketable.jpg
(3) http://www.milligenclikkitabevi.com/Resimler/Urunler/RILKE'NIN_ROMANINDA_MOTIFLER1.jpg?v=4.9.2014%2019:04:00
(4) http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/79/Rainer_Maria_Rilke,_1900.jpg

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş