The Intouchables Üzerine


Dostluğun ne olduğunu hatırlattı. Dostluğun, dostunun eksiklerini kabullenmek olduğunu tekrardan seyrettirdi. Acı realitelerden oluşan hüzün, acıma, dram tabloları değil de bu realitelerin üzerine kurulu tekrar yaşanılası anılar yaşayabilmek olduğunu... beraberce görmemek ve seyretmek, birlikte hız yapmak ve aynı espriye gülebilmek olduğunu... birlikte acıların üzerine yürümek ve beraber çözüm üretmek olduğunu... birinin diğeri için iyi bildiğinden vazgeçmeyeceğini... diğerinin yapmak isteyip de yapamadığına cesaretlendirebilmek ve durumun oluşmasına yardım etmek... karşısındakinin hayatında ördüğü duvarda koyacağı bir sonraki tuğlayı taşıyarak yardım etmek olduğunu tekrardan gösterdi.

Özellikle son sahnesi anlamlı idi. Dostun dostunun kendisine rağmen yerine yetiremediği arzusunu yerine yetirmesinde itici güç olmayı kabul etmesi. Bu zor şartlar altında barınmaya çalıştığımız dünyada en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey; bizden başka bizi düşünen birine ihtiyaç ve kendimiz haricinde bir dosta daha sahip olmak. Çünkü bazen kendimiz, kendimize karşı gelmekte, isyan etmekte, itaat etmemekte, aykırı davranmakta, aksi olmaktadır. Burada dostumuz bizden yana olursa kendimize rağmen kazanan biz -kendimiz ve dostumuz- olacağız. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş