Anlatmaya geçmeden belirteyim, eserde geçen anlattığım gibi anlatmadığım olaylar da vardır, yani ne hep ne hiç, ikisi ortasında bir yer... Bir de Dostoyevski serüvenine atılmak istedim. İnsancıklar, genel geçer bilgi araştırmasında göreceğiniz gibi yazarın kendisini ünlü yapan ve aynı zamanda yazdığı ilk eserdir. 24 yaşlarında dokuz ayda yazar ve bu süre zarfında eserinin üzerinden üç defa geçer. Kendisinin de tahmin etmediği şekilde elden ele dolanan eseri bir anda herkesin elinde belirir. Bugün diğer eserlerini de işin içine katarak tanıdığımız Dostoyevski, daha ilk eserinde çizgisini belirtmiştir: Rusya'nın insanları. Rusya’yı oluşturan her gruptan, topluluktan, toplumdan insanlar ve bu insanların birbirleriyle ilişkileri vardır: sosyetesi, soylusu, fakiri, memuru, yazarı, tefecisi, ev sahibesi, genci, yaşlısı, çoluğu çocuğu. 157 sayfaya fakir olan sıradan Rus insanların diliyle gururunu, kanaatkârlığını ve Tanrı’dan yardım umuduyla birlikte herkesi sığdırabilmiştir hem d...
Rainer Maria Rilke , hakkında okuduğum tüm yazılarda Alman edebiyatı için göklere çıkartılan fakat kanaatimce şiir çevirilerinin orijinal halinin havasını yakalayamamasından dolayı ülkemizde pek de kıymetli hale gelememiş şair/yazar/gezgin/Allah'ın bir kulu. Daha önce bir eserini okumuştum ve bahsettiğim gibi şiirlerinin çevirisi, hakkında yazılanlarda göklere çıkartıldığı kadar beni büyülememişti, büyülemeyi başaramamıştı. Ve dolayısıyla okumayı bırakmıştım. Daha sonra Cahit Zarifoğlu okurken Zengin Hayaller Peşinde eserinde Rilke'den; "Rilke'nin; büyük şehir korkusu, mücerret korku, yokluk, ölüm gibi temaları işlediği bu eserde [Malte Laurids Brigge'nin Notları], insana mistik amaçlar hiç olmazsa endişeler var gibi gelir. Oysa Rilke, Hristiyani esinlemeler, katı ya da abartılmış felsefi düşünceler üzerine kurulmuş Alman edebiyatına bir tepki gibi çıkar. İlgiyi birey çemberi içine hapseder." diye bahsedince tekrardan ama bu sefer Rilke'nin tüm es...
Ahmet Erhan. Dertli şair. Memleketinin insanlarının ölümlerine kederli. Alacakanlıktaki Ülke'de önce insanları ve çocuklar, sonra arkadaşları, ardından kendi ölümünü yazar. Her şiirinde gökyüzünde gezen Ay'a bir atıf var. Şiirlerini ölüme yağmur, portakal, ay ve kitaplarıyla yoğurmuş. İçli ve dertli. Ölene/öldürülene insan olarak, insan olmanın gözünden, insancıl ve yakın akrabası, tanıdığı, arkadaşı gözüyle bakar. Aslında hepimiz aynı kaderin çocuklarıyız. Ve hepimizin kutsal yaşama hakkı gasp ediliyor. Ölüm Nedeni Bilinmiyor'un önsözünde Adnan Satıcı şöyle der: "Birbaşınalık anlamında düşünüldüğünde, yakınılan, istenilmeyen bir durumdur yalnızlık. Ancak, Erhan'ın şiirinde başkaldırı; uzlaşma zemininden uzaklaşma anlamıyla yer bulur. Açıkçası istendik bir yalnızlıktır onunkisi. Toplumsal bağlanmalarından neredeyse bütün bütüne kopmuş bu birey, yaşamak eylemine de bilinen anlamlarının dışında bir anlam yüklemek zorunda kalır: Yalnızlık, giderek ölüm...
Yorumlar
Yorum Gönder
teşekkürler, thanks, danke, gracias :)