Gogol- Akşam Toplantıları
Ve artık Gogol vakti gelmişti. Yazarlık kariyerini parlatan eseri Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları ile başladım. Başında belirtmiş olayım; kitabı okurken en çok düşündüğüm şey, eğer bu hikayeler beyaz perdeye aktarılmış olsaydılar gerçekten izlemekten büyük zevk alacağımız fantastik filmler olurlardı.
"Günün birinde hangi suçtan bilmiyorum, şeytanın birini cehennemden kovmuşlar."
Eser, iki kitap halinde uzun sekiz hikayeden oluşmaktadır. Hikayelerin çoğunu kilisenin zangocu Foma Grigoryeviç anlatır. Olaylar, "Rusya'nın bir ili" olan Ukrayna'da geçer. Hikayelerin ana kahramanları -sadece sayıları değişmekle birlikte- Kazaklar, şeytanlar ve bir büyücüdür. Kazaklar; kahraman, gözüpek ve korkusuz insanlardır. Beşikten mezara kadar korkuya meydan okurlar. Ortodoksturlar ve Ruslara yakınlık duyarlar. Lehleri ve Türkleri dinsel farktan ötürü kafir olarak değerlerdirir, düşman olarak sınıflandırırlar. Şeytanlar, cehennemden kovulmuş ve insan süretlerine girebilen yaratıklardır. İnsanlara istediklerini verip sonrasında hayatlarını perişan ederler. Büyücüler, toplumun dışladığı ve gördüğü yerde kovaladığı insanlardır. Nadiren büyüye başvururlar fakat yine de istediklerine çoğu zaman erişemezler.
"Kafasının içi gece gibi karanlık düşüncelerle doluydu."
Belirtmeden geçemeyeceğim, sanırım 18. yüzyıl Rusya'sında sıradan halk, ekonomik durumlarından ötürü Yahudilere karşı içinde nefret ve kin besliyordu. Çünkü hem Puşkin'de hem Dostoyevski'de gördüğümüz Yahudilere saldıran dili Gogol'da da görmekteyiz:
"Gelgelelim zavallı Petrocuğun olup olacağı gri bir kaftanı vardı, onun da üzerinde, sıradan bir Yahudinin cebinde taşıdığı altından çok yama vardı."
"'Oh, hayır,' dedi. 'Senden bıkmadım. Seni seviyorum! Kara kaşlı Kazağım benim! Gözlerin kahverengi olduğu için seviyorum seni. Yüzüme baktığında ruhum gülüyor sanki, neşeleniyorum, mutlu oluyorum. Siyah bıyığını hoş bir biçimde burduğun için seviyorum seni. Sokakta yürürken bandura çalıp şarkı söylediğin için, seni dinlemekten hoşlandığım için seviyorum...'"
Hikayelerin konusunu, bir erkeğin bir güzele aşık olması fakat araya büyücünün veya başka engellerin girmesi oluşturur. Bunun üzerine erkek şeytanla anlaşma yapar, büyücüyü/engelleri alt eder ve istediğine ulaşır fakat sonrasında hayatı boyunca gölgesi gibi kendisini felaketler izler.
"'Bak, bak Levko!' dedi. 'Bak, çok uzakta bir yıldız gözüktü... İşte bir daha, bir daha, ah bir tane daha... Gerçekten Levko, melekler gökyüzündeki aydınlık evlerinin pencerelerini açıp bize mi bakıyorlar şimdi?'"
Hikayelerin dili kasvetli ve hikayeler bir kasvet havasındadır. Okurken birşeyler olacağını hissediyorsunuz fakat sanki etrafınız o kadar karanlık ki kaderinize kendinizi bırakmaktan başka seçeneğiniz yok. Fakat bu kasvetli hikayelerin anlatıcısı, betimleme yapmak istediğinde çoğunlukla romantik söz kalıplarını tercih etmektedir:
"Ukraynanın bülbülünün görkemli konseri başlamıştır! Ay bile onu dinlemeye dalıp gökyüzünün orta yerinde kalakaldı gibi gelir insana..."
Ancak bazen bu betimlemeler gereksizce kullanılmakta, sözü uzatmaktan başka bir şeye yaramamaktadır:
"Noel'den önceki son gün de geçmiş, aydınlık bir kış gecesi başlamıştı."
Veya bu betimlemeler gereksizce uzun olmaktadır:
"Güzeline de, çirkinine de davetsiz gelen, bütün insanları binlerce yıldır istesinler istemesinler, zorla pudralayan o amansız berberin aklaştırdığı bıyıklarından bile damlıyordu ter."
Ayrıca ironi ifadelere de zaman zaman yer verilmektedir:
"Siz aklınızı kaçırmışsınız beyler! İnsanın kendi malını çaldığı nerede görülmüştür?"
Burada çevirmenin mi yoksa yazarın mı tercihi bilmem fakat fazlasıyla "gelgelelim" kelimesi kullanılmaktadır. Ve bana göre bu kelime, dar bir söz dağarcığının olduğuna işarettir, dolayısıyla bu kadar çok kullanılmamasını tercih ederdim:
"Kahkahalar yükseldi köprünün üzerindeki gruptan. Gelgelelim, arabanın arkassında ağır ağır yürüyen adamın süslü karısının pek hoşuna gitmemişti bu karşılama..."
"Mujik, canı bir şey istediğinde, karısının başka bir şey istediğini görürse kendi isteğinden vazgeçip karısının istediğini istemek zorundadır."
Sekiz hikaye arasında benim en çok sevdiklerim Soroçinets Panayırı ve Noel Gecesi idi:
- Soroçinets Panayırı: Panayıra gelen ailenin çok güzel kızı Paraska'ya tutulan Gritsko'nun anlaştığı çingeneler, evliliğin önündeki engel anneye oyun oynayarak gençlerin evlenmesini sağlar. Bu sırada da kırmızı kaftanının kayıp kol parçasını arayan şeytan hikayeyi renklendirir.
- Noel Gecesi: Büyücü Soloha'nın aşık olduğu adamın yani Çub'un dünyalar güzeli kızı Oksana'ya aşık olan oğlu demirci Valuka, Oksana'nın dalga geçmek için söylediği çariçenin potinlerini getirmesi halinde evlenme sözünü ciddiye alıp maceralara kendini bırakır. Bu sırada Soloha ile Çub arasında olaylar, hikayeyi renklendirir.
"Gerçi çok güzel bir kızdı Mariya Grigoryevna... Ama evlenmeye gelince... Bu ona öylesine tuhaf, öylesine alışılmadık bir şey görünüyordu ki, aklına geldikçe korkuyla ürperiyordu. İnsanın karısıyla bir arada yaşaması!.. Aklın alacağı bir şey değildi bu! Odasında bir başına kalamayacaktı. Her yere ikisi birlikte gideceklerdi... Ne kadar derin düşünürse yüzü o kadar çok terliyordu."
İvan Kupalo: 23-24 Haziran gecesi kutlanan bir halk bayramı. İvan Kupalo gecesiyle ilgili gelenekler, inançlar çok eskidir. Halk o gece eğreltiotunun kıpkırmızı bir çiçek açtığına inanır. Çok zormuş bu çiçeği koparmak. "Kötü ruhlar" emgel olurlarmış kopartılmsaına; ne var ki, bu çiçeği koparmayı başaran kimse bir hazineye sahip olurmuş, ayrıca bitkilerin, hayvanların dilinden anlama yeteneği kazanırmış.
Apostol: Kilisenin kitaplarından biri
Çumak: Tuz, balık, tahıl vb. taşımacılığı, ticareti yapan Ukraynalı köylülere verilen ad
Alman: Bizde her yabancıya Alman derler. İster Fransız olsun, ister İtalyan, ister İsveçli... hepsi Almandır (Gogol'un notları)
Şçedrovki: Çocuklarla gençlerin yeni yıla girerken söyledikleri şarkılara verilen ad
Kalyadka: Noel gecesi söylenen şarkılara verilen ad
Kazak ordusu: Kazak ordusu Dniepr boylarında sınır bekçiliği yapardı. O yıllarda Rus yönetimi onlara olan güvenini yitirmişti. 1736 yılında bu ordunun yakınında bir kale yaptırılmış, içine sürekli bir Rus garnizonu yetleştirilmişti. "Ordumuzu değiştirmek istersin": Ordumuzu düzenli orduya çevirmek istersin. Kırım Hanlığı'nın yıkılmasından sonra, Kazak ordusu bir emirle dağıtılmıştır.(Gogol'un notları)
Çernets: Keşiş. Kazak ordusu yasalarına göre kışlaya kadın sokmanın cezası ölümdür.
Uniatlar: Roma'daki papaya bağlı Ortodokslar
Gogol, Nikolay Vasilyeviç, “Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013, Çev. Ergin Altay
(1) resim: https://en.wikipedia.org/wiki/File:Gogol_Portrait.jpg
Çevirmenin gelgelelim diye çevirdiği kelime zannediyorum "но" bağlacı. Yani ikinci cümlenin ilkine zıt olması durumunda kullanılıyor. Kısacası 'Fakat' manasına geliyor. Rusçasını vermek gerekirse"Хохот поднялся со всех сторон; но разряженной сожительнице медленно выступавшего супруга не слишком показалось такое приветствие". Çevirmeni bilemem ancak Gogol gerçekten Ukrayna yöresinin dil yapısını da içinde barındıran çok zengin ve tatlı bir dil kullanmış. Zira Puşkin de hikayeyi okuduktan sonraki ilk yorumlarında müthiş bir nesir kullanıldığı ifade ediyor.
YanıtlaSilPaylaştığınız bilgi ve yorum için teşekkür ederim
Sil