Dostoyevski -Kumarbaz
Dostoyevski'nin bir ay içinde hazırlamak zorunda kaldığı eser. Hatta kendisi yazmaz; o söyler, tuttuğu bir stenograf yazar, ve 30 Ekim 1866'da eser basılmaya hazır olur. Bir hafta sonra da o stenograf olan Anna Grigoryevna ile evlenir.
Eser, büyük ölçüde Dostoyevski'nin sevgilisi Polina ile birlikte geçirdiği Avrupa günlerini anlatmaktadır. O kadar ki ana karakterlerden birinin adı direk sevgilisininkidir ve sevgilisinin günlüklerinde anlattıklarına yakın olaylar yaşamaktadır. Ayrıca Dostoyevski'nin güncelerinden anladığımız kadarıyla da Aleksey de Dostoyevski'nin yaşadıklarını yaşamaktadır.
Polina Alexandrovna, gerçekte Dostoyevski'nin sevgilisi olan Polina Alexandrovna'dan başkası değildir. Alexei Ivanovich, yazarın kendisinden başkası değildir. İngiliz Mr. Asthley, Fransızlar ve Alman karakterler, Avrupalıları temsil etmektedir. General, Avrupa'da Rusluğundan utanan ve kimliğini belli etmemeye çalışan rezil Rus'tur. Büyükanne Antonida Vasilevna ise General'in tam tersine, Rus kimliğiyle övünen ve gerçek Rusları temsil etmektedir; açıksözlü, esprili, cesur, gözüpek, insan sarrafı ve Fransızlardan nefret eder.
Yazan Dostoyevski olunca Avrupa ve Rus kimliklerine dokunmadan geçemez. Ve yine karşımıza Yahudileri çıkarır. Fakat Tanrı ile arasındaki ilişkiye hiç girmeyerek bizleri şaşırtır. Ayrıca zamanının modasına uygun olarak kadın-erkek ilişkisine bakar; kadınlar özgürlüklerini ilan ederler ve erkekler alaya alınırlar. Kendisinin ve etrafının kumar tutkusundan bahseder, ve kumar salonlarına dair gözlemlerini aktarır. Kitabın son sözünde Gündüz Vassaf, söylenmesi gerekenden çok daha fazlasını söylemiştir.
"Kumara merak sarmaya gelince, Dostoyevski onu bize, heyecan verici tek formülle açıklıyor: 'Alınyazısına meydan okumak, onunla alay etmek, ona dil çıkarmak isteğini duydum'." (Henri Troyat)
"Kumar, [Dostoyevski'nin] fiziksel dünyada ilk özgürlük denemesidir." (Henri Troyat)
"-İki yıl önce bir adamla tanıştığımı, bu adama, daha on yaşında bir çocukken, bin sekiz yüz on iki yılında, bir Fransız Lejyonerinin sırf tüfeğini boşaltmak için ateş ettiğini anlattığımda Fransızlar bile ürperdiler.
Fransız,
-Olamaz böyle bir şey, dedi, bir Fransız askeri çocuğa ateş etmez!
-Ama oldu, diye karşılık verdim. Saygıdeğer bir emekli yüzbaşıydı bunu bana anlatan. Yanağındaki kurşun izini de gördüm."
"Bence, bir an önce daha çok kazanmak hırsında kötü, aşağılık bir yan yoktur. Kendisini 'küçük oynuyorum' diye savunan bir kumarbaza, 'küçük olması daha kötü ya, tutkularınız da küçük demektir', diye yanıt veren karnı tok, sırtı pek, geleceğinden endişesi olmayan bir felsefecinin bu düşüncesini her zaman budalaca bulmuşumdur. Sanki küçük tutkuyla büyük tutku arasında bir fark varmış gibi! Kişiye göre değişir bu, Milyarder Rotşild için küçük olan bir şey benim için çok büyüktür."
"Gerçek bir centilmen, varını yoğunu bile verse heyecanlanmamak zorundadır. Para centilmenliğe oranla öylesine değersiz olmalıdır ki, üzerine durmaya bile değmemelidir."
"Neden bilmiyorum, peşinden de şöyle ekledi:
-Gerçi çok oynuyorlar Ruslar ruleti. Ama bence hiç de bilmiyorlar bu oyunu.
-Bense ruletin Ruslar için icat edilmiş bir oyun olduğu kanısındayım, dedim.
Bu sözüm üzerine Fransızın beni küçümser bir tavırla gülümsediğini görünce,
-Ama haklıyım, diye ekledim. Çünkü Rusların kumarbaz olduklarını söylemekle, onları övmüş olmuyor, aksine yeriyorum.
Fransız,
-Neye dayanarak böyle söylüyorsunuz? diye sordu.
-Uygar Batı insanının değerini yükselten en önemli özelliklerinden birinin, kapital edinme yeteneği olmasına dayanarak. Oysa Ruslar, kapital edinme yeteneğinden yoksun olmaları bir yana, ellerindekini de har vurup harman savururlar. Aslında biz Rusların paraya da gereksinimimiz vardır. Öte yandan, insanı bir anda, iki saat içinde, zahmetsiz zengin edebilecek rulet gibi şeyleri çok severiz. Düşkünüzdür böyle şeylere. Kendilerine çekerler bizi. Gelişigüzel, rahat oynadığımız için de kaybederiz!"
"… Çünkü Tanrı Ruslara değişen duruma çabucak uymak, gerekli
biçime girmek yeteneğini bol vermiştir. Burada önemli olan biçimdir. Biz Ruslar
bu alanda öylesine üstün yetenekliyizdir ki, uygun biçime girebilmemiz için
üstün insan olmamız gerekir. Gelgelelim, üstün insan çok az olduğu için az
görülür bu durum. Ancak Fransızlarda, bir de bazı öteki Avrupalılara oturmuştur
biçim; çok değerli gibi görünen bir insan aslında beş para etmeyen alçağın biri
olabilir. Biçim bu yüzden çok önemlidir onlarda."
"Her yerde yalnızca siz varsınız benim için. Gerisini boş
veriyorum. Niçin böylesine çok seviyorum sizi, biliyorum. Belki hiç de güzel
olmadığınızı biliyor musunuz? Düşünün bir kere, güzel olup olmadığınızın bile
farkında değilim."
"İnsanın en iyi dostunu küçülmüş görmek istediği bir
gerçektir. Dostluk çoğunlukla küçülme temeli üzerine kurulur."
"Kanınız donmuş sizin, dedi. Yalnızca yaşama değil, kişisel
olduğu kadar toplumsal çıkarlara da yabancı kalmamış, geçmişinizle tüm
bağlarınızı koparmışsınız. Kazanmak hırsıyla dolmuş içiniz."
"Fransız demek güzel bir kalıba girmiş demektir. Siz Britanyalısınız,
bunu kabul etmeyebilirsiniz. Bir Rus olarak ben de –hiç değilse
kıskançlığımdan- kabul etmiyorum. Ama bu konuda bizim genç kızlar başka türlü
düşünebilirler... Biz daha ayıyken; Fransızın, özellikle Parislinin göze hoş
görünen o kalıbı yavaş yavaş biçimlenmeye başlamıştı. Devrim soylu sınıfın
mirasına kondu. Bugün en bayağı bir Fransızın bile oldukça soylu tavırları,
konuşması, dahası düşünceleri vardır. Ama ruh yönünden hiç de öyle değilmiş, ne
önemi var! Bütün bu özelliklere miras olarak konmuştur Fransızlar. Anlaşılacağı
gibi, kendileri son derece iğrenç yaratıklar bile olsalar, dış görünüşleri
güzel, hoş olabilir… Sözlerimden belki hoşlanmayacaksınız ama Mister Astley,
siz İngilizler çoğunlukla yamru yumru şeylersiniz. Görünüşünüz güzel değildir. Oysa
Ruslar güzelliğe çok önem verirler. Düşkündürler güzelliğe. Ne var ki, ruh
güzelliği, kişilik sahibi olmanın değerini anlayabilmeleri için kadınlarımızın –özellikle
genç kızlarımızın- çok daha özgür, deneyimli olmaları gerekir."
Gündüz Vassaf'ın yazmış olduğu Sonsözden notlar:
"Aleksey, Rus edebiyatında ilk Puşkin'in Eugene Onegin'le başlattığı, Lermontov'un A Hero Of Our Time kitabında Pechorin ile sürdürdüğü, Turgenyev'in birçok kitabında yer verdiği 'işe yaramayan' edilgen zayıf kahramanların Dostoyevski tarafından da canlandırılmasının bir örneği.. Kim ne isterse Aleksey denileni yapıyor... Dostoyevski, bu edilgen karakterini romanının anlatıcısı yapıp onun sayesinde okurlarının merakını nasıl doruk noktada tuttuğunun en çarpıcı örneğini Aleksey'in bir konuşmasının sonuna yerleştirdiği bir parantezle veriyor: ("Demek benden başka herkes biliyordu.") Aleksey'in itaatkar tavrı, çevresindeki insanların içlerinde yatan aslanların romanda bir bir ortaya çıkmasına olanak sağlıyor. Hiçbir şey yapmayarak yarattığı boşluk, başkalarının hırsları, ihtiyaçları, hatta çekimserlikleriyle bile doluyor. General içini açıp hayatını kurtarması için ona yalvarıyor, romanın en kararlı ve üçlü karakteri büyükanne onun rehberliğinde ortalığı birbirine katarken, güzel kadınları Polina ve Blanche de onu kullanarak istediklerini elde etmeye çalışıyorlar. Kahramanımıza kalan, keskin ve derin gözlemleriyle bize bu insanları ve birbirleriyle ilişkilerini anlatması."
"Eserindeki zamanın akışı, kah dakikaları uzatıp kah günleri kısaltarak başta kaleminin denetimi altında tutan Dostoyevski, kendisini birdenbire kitabını teslim etme tarihinin girdabında bulmuş olmalı ki, sanki roman 've işte Paris'te bu koşullar altında gittim' sözleriyle XV. bölümün sonunda birdenbire bitiyor. Arkadan gelen yirmi sayfaya hapsedilmiş iki bölüm bundan sonra falanca oldu, falanca bitti tarzından birer 'son söz' niteliğinde. Sekreterine 29 günde dikte edilmiş kitap son ana yetiştirilerek Dostoyevski'yi kurtarmış olabilir, ama bir okur olarak ansızın roman karakterlerinden koparılıp vücutsuz kalan düşlerimle beni de yapayalnız bıraktı."
"Dostoyevski'nin bir kumarbazın ilk elden anlatımı diye nitelendirdiği bu eseri, en azından Rus edebiyatında bir ilk değil. Bu romanın yazılışından 30 yıl kadar önce Puşkin'in kumar tutkusundan Hermann'ın nasıl mahvolduğunu anlattığı kısa öyküsü 'Maça Kızı' yayımlanıyor... Ancak Kumarbaz'ın bence ayrıcalıklı konumu, romanın karakterlerindeki kadın erkek ilişkisinin niteliği ve kitabın birçok yerine serpiştirilen Rusya ve Avrupalı kimliği karşılaştırmalarından kaynaklanıyor."
"Avrupa uygarlığının sıkı bir eleştiriden geçtiği romanda özellikle Aleksey'in İngilizler, Fransız ve Alman karakterlerine ilişkin kah esprili bir dille, kah bir sosyolog keskinliğiyle aktardığı gözlemleri de kayda değer."
En kısa zamanda okunacak listeme aldım çok güzel alıntılar vermişsin...birde şu yorum yaparken kelime doğrulama kod girme işini kaldırsan süper olacak
YanıtlaSil