Yılmaz Erdoğan- Kelebeğin Rüyası

Her şey güzel başlamıştı. Haber geldi ki şair bir yönetmen, iki şairin hayatını anlatacakmış. Sonrasında yıllarca bekledik. Ve fragmanı geldi, gönüllerimize taht kurdu. Bu kadar güzel olabilir mi diye bir yere çekincemizi koymuş olsak da fragmanı tekrar be tekrar izlemekten geri durmadık, çünkü aşırı güzeldi, böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyorduk. Motif gibi olayların üzerine şiirler dizilmiş, arka fonda ise tam motife uyan renkte bir müzik vardı. Filmde aşk ve dram vardı, Anadolu vardı. Beklemeye değmiş diye düşündük.

Ve sonrasında film geldi. Ve biz de gittik. Memleketin iki genç şairi Muzaffer ve Rüştü. Daha ilk andan itibaren abayı yaktıkları, yurtdışından gelen başkanın kızı Suzan. Rüştü'nün yazdığı  ve Muzaffer ile Suzan'ın oynadığı tiyatronun gerçeğe düşüşü. Sonrasında Rüştü'nün Mediha'ya aşık oluşu ve evlenmeleri. Akabinde gelen kötü günler fakat güzel geçen anlar. Ve sonrasında Mediha ile birlikte göçen Rüştü; kelebeğin uyanışı. Aradaki ufak memleket meselelerine dokunuş; ezan gibi yada dondurma üzerinden halkın durumu ile üst tabakanın durumunun karşılaştırılması. Veya insanın yüzünde tebessüm bırakan Rüştü'nün konuşmaları. Yahut Behçet'in lafı gediğine koymaları..

Fakat gördük ki fragman sanki başka bir filmin fragmanı imiş. Aynı sahneler, aynı sıra, aynı müzikler yoktu. Sahnelerden örneğin;
Muzaffer: Bütün dünya savaşırken bu kadar güzel olmak doğru mu?
mısrası veya;
Muzaffer ile Behçet'in baloda beraber oturup Suzan'ı izlemeleri
sahnesi yada;
Behçet: Bin bir zahmetle ciğerlerinizi iyileştirmeye çalışıyoruz, bi de başımıza kalp işi çıkarmıcaksın, değil mi?
lafı yahut:
Rüştü: Şerefine kaldırıyorum bu olmayan şarap kadehi.
Muzaffer: İçelim üstat.
diyaloğu yoktu. Fragmanda yerli yerince oturmuş şiirlerin yeri, filmde olmayacak yerlere yakın oturtulmuştu. Öyle aklımızı başımızdan alacak müzikle de karşılaşmadık. Tüm bunların yüzünden dolayı fragmanı öyle çok kafanıza kazıyıp da filme gitmeyin, perişan olursunuz diye öneriyorum.

Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah'ın oyunculukları, filmin ortalamasının çok üstündeydi. Özellikle Kıvanç, Muzaffer rolü ile gerçekten bütünleşmiş. Saf, uysal, hasta ve aşık Anadolu çocuğunu çok güzel oynamış. Mediha rolündeki Zeynep de gayet başarılıydı. Fakat Behçet Necatigil rolünde Yılmaz Erdoğan ve Suzan rolünde Belçim Bilgin, oyunculuk ortalamasını dibe vuruyordu. Behçet karakteri, araya sıkıştırılmış bir karakter kadar itici olmuş. Belçin Bilgin'in oyunculuğuna bir şey demiyorum, çünkü bu kadar kötü olabileceğini tahmin etmemiştim. Keşke olmasaydı diyecek kadar olduğuna pişman ediyor bizi.

Müzikler, hiç fragmandaki kadar güzel değildi bence. Kötü mü, değil. Fakat kötü olmaması iyi olduğu anlamına da gelmiyor; göze batmayan bir halde. Kısacası çok rahatlıkla "eh işte" diyebileceğimiz seviyede.

İlk yarıda olaylar esprili, latifeli ve kısa süreli halde ilerliyor. Arada kopukluklar ve sert geçişler var fakat yine de şiir hatırına göz yumulabilir. Fakat ilk yarıda kısa olaylara alışmış seyirci, ikinci yarı başladığında uzun bir sahneyle karşılaşınca bocalıyor, izlemeyi bırakıp bitmesini bekliyor. Sahne, sıkılma noktasına eriştirebilecek kadar uzun sürüyor. Ve bunun akabinde peşi sıra gelen kısa kısa ve hızlı vakalar. Sanki bir nehirde karşıya geçmeyi başarmak isteyenin taşlar üzerinde sekmesi gibi sahneden sahneye geçiş var; seyirci adına bir sürüklenme söz konusu. Halbuki elde şiir gibi bir malzeme var iken uygun olanını arka fona döşeyip geçişleri yumuşatabilecekken böyle bir şey de yok. Sahneler duygulu fakat seyirci ne olduğunu anlamak için zamana ihtiyaç duyuyor. Ki şiirler güzel olmasına güzel ama daha çok şiir ve  daha verimli kullanılabilirdi. 

En berbat sahne ise fragmanda çok güzel gelen;
"Diyecekler ki arkamdan O, yalnız şiir yazardı
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan"
mısralarının kullanıldığı sahnedir.


Akılda kalanlar:

"Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim, 
Aynalardan evvel."

"Belki unutmak değil ama, 
Hatırlamamak mümkün."

"Aşk, en güzel bahanesidir şiirin."

Sırf Rüştü ve Mediha'nın aşkı için kesinlikle izlenebilir. Çok rahat da izlemeye değer. Ayrıca kelebeğin rüyasının da ne olduğunu öğrenmiş olursunuz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş