Abant Gezisi Üzerine

Bayram tatili bahanesiyle bir yerlere gitmeyi düşünüyordum. Fırsattan istifade, Hırvatistan AB'ye girmeden vizesiz gitmeyi çok istiyordum fakat olumsuz faktörler araya girince vazgeçmek zorunda kaldım.
Tatilde İstanbul'a gidince Mahmut arkadaş beraber Abant'a gitmeyi önerdi. Madem öyle, yine Mahmut arkadaşın ayarladığı arabamızla vurduk kendimizi yollara.

Madem altımızda bir araba vardı, biraz da olsa etrafı geze geze gidelim dedik. Sapanca Gölüne uğradık. Gölün üzerinde dolaşabileceğimiz bisikletler vardı fakat eski bir tecrübemden dolayı ben binmek istemeyince arkadaşlar da ben binmez isem onlar da binmeyeceklerini söylediler, ben de binmedim, bu yüzden onalr da binemedi. Daha başka çok birşey yapamadık, bakındık, etrafında gezindik, ve çay/oraletimizi içtik.(bana da garip geldi de konu aralarına en az bir resim koyma isteğiyle aşağıdaki resmi koyuyorum :) )






Sonrasında yolumuza devam eder iken Mahmut arkadaşın önerisiyle yol üzerinde Tokad-i Hayrettin hazretlerinin kabrine uğrayalım dedik. İyiki de demişiz. Gerçekten çok güzel bir yer. Her yer sarı-turuncu-yeşil karışımı yapraklara bulanmış, sonbahar tamamen ortama sinmiş. Bir tepede küçük bir mescit, yanında kabristan, karşıda vakfın ücretsiz dağıtım yaptığı aşevi. Mescidi inşa ederken ağacın kesilmeyip tam mescidin ortasında bırakılması ve mescidin ufak bir caminin ortasında bulunması enterasandı.






Yapacağımızı yaptık, akabinde tekrardan Abant'a doğru yola koyulduk. Abant Abant denen bir büyük göl ve etrafında dağların yamaçlarına kurulmuş bir ormandan ibaret. Mangal yapabilirsiniz, gölün etrafında gezip hava alabilirsiniz, yukarıdaki yayla evlerine çıkabilirsiniz.




Öğle yemeğini aşevinde yemiştik. Akşam yemeğinde de alabalık yeriz diye düşündük, çünkü yazılanlara göre buranın alabalığı ünlü imiş, hatta literatürde kendine has özel ismi varmış.
Gölün etrafında gezelim dedik. Gezmek için beş seçeneğiniz vardı:
-yaya olarak
-özel aracınızla
-faytonla
-atla kısa bir tur
-bisikletle
Bizim niyetimiz bisiklet idi. Fakat arabayla gölün etrafında turlarken hiç bisiklet kiralayabileceğimiz bir yere denk gelemedik. Sorduk soruşturduk, meğer gölün etrafına kurulmuş otellerden kiralayabiliyormuşuz. 






Biraz geç olduğu için vazgeçip arabamızla biraz yukarı çıkarak gölü üstten görelim istedik. Gerçekten hoş bir manzara vardı.




Abant'a yolculuk etmeden önceki araştırmalarımızda alabalık yeme tavsiyesine denk geldik diyerek alabalık yiyelim dedik. Baktık bakındık, uygun yer araştırması yaptık, fakat gölün etrafında bulamadık. 



Sonrasına gerisin geri yola koyulacakken yol üzerinde bir yere denk geldik. Menüsünde "terayağlı alabalık" diye birşey vardı. Deneyelim istedik. Fakat ben herhangi değişik bir tad almadım, hatta hiç tat alamadım; hayatımda yediğim en tatsız -tatsız'ı olumsuz olarak söylemiyorum, tadın olmayışı anlamında kullanıyorum- balık idi.






Akşam yemeğimizi de yemiş olduk, karnımızı doyurduk. Tok karınla gecenin zifiri karanlığında anca iki aracın yanyana gelebileceği, bir tarafın uçurum bir tarafın dağ olduğu yoldan geri dönüş yolculuğumuz başladı. Trafiğe yakalanmamanın kaçarı olmayınca gece 12 gibi evde idim.

Yorumlar

  1. Bir detayı unutmussun ensar: Sapanca'da yapılacak en iyi şeylerden birisi deniz bisikletine binmekti, ama yapamadık.. Neden ki acaba :P :) ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

teşekkürler, thanks, danke, gracias :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş