Macellan: Bir İnsan Bir Yaşam Üzerine
Alışagelmediğimiz bir Stefan Zweig ile karşılaşırız; lafı
uzatan, aynı ifadeleri tekrar edip duran, sayfa doldurma telaşına düşmüş
görünen, konuşma tonunda yazan, basit ifadeler kullanan, muhabbet ifadeleri
tercih eden… Kitabı okudukça insanın artan merakı sonucu okumak daha da zorlaşıyor. Anlatılanlar ilgi
çekici ve insan bir an önce olacak olana ulaşmak istiyor fakat sözün gereksizce
fazlaca uzun uzatılmasından dolayı canını sıkıyor, moralini bozuyor,
akıcılığını kaybediyor. Hiç Eramus’da Monteigne’de Amerigo’da Satranç’da
gördüğümüz Zweig değil.
Sanki eklemeler var. Bildiğimiz Zweig gibi satır aralarında
tespitler ve analizler yer alıyor fakat diğer Zweig tespitin ardından lafı
uzatmadan tespite uygun düşen durumu dile getirir ve akıcı bir hava yaratırdı.
Fakat burada tespitin hemen akabinde tespit tekrarlanıyor, durum uzatılarak ve
genişletilerek ki bu meselenin dağılmasına sebep oluyor anlatılıyor. Hiç yapmadığı şekilde tespitleri için yer kazıyor, ayarlamalar ve aynı kelimeler içeren ifadeler kullanıp sonrasında çarpıcı tespitini dile getiriyor; sanki biri daha öncesinde tespiti okumuş da anladıklarını tespit önüne koyarak kendinden sonra gelecek okuyucunun tespiti bir çırpıda anlamasını sağlama telaşına düşmüş imajı veriyor.
Çevirmen, diğer kitaplarda gördüklerimiz gibi değil.
Kullanılan alıntılar ve göndermeler hakkında bilgi vermiyor, direk aldığı
ifadelerin not şeklinde tercümesini yazmıyor; ya “yani” diyerek söylüyor ya da
hiç söylemiyor.
Mevzusu yönünden okunası bir kitap fakat üslup yönünden
okunamaz bir eser olmuş.
Kitaptan geri kalan birkaç not;
“Ama demirin
paslanması nasıl kaçınılmazsa, büyük karlar da büyük kıskançlıklar doğurur. Her
ayrıcalık başkaları tarafından haksızlık olarak algılanır ve küçük bir grubun
aşırı derecede zenginleştiği bir yerde haksızlığa uğrayanların koalisyonu
kendiliğinden oluşur.”
“…her zamanki gibi, trajik öncü değil, onun başladığı işi
bitiren kişi belleklere kazınır.”
“Fakat karşı safa geçenler –Roma’da olsun, Sevilla’da olsun
–asla tam güven uyandırmazlar. Bir bayrağı terk edenin, ikinci bayrağa da
ihanet edeceği; bir krala sırt çevirenin, ikincisine de sadık kalmayacağı
kuşkusu bir gölge gibi peşindedir. Karşı safa geçen kişi, yenerse de yeniktir
yenilirse de; her iki tarafta da nefret uyandırır; her yerde yalnızdır, herkese
karşı tek başınadır. Fakat bir trajedi, ancak kahramanı durumunun trajikliğinin
bilincine vardığında gerçekten başlar…”
“Macellan’ın en cüretkâr planları iyi çelik gibi tutkunun
ateşinde dövülmüş, ama soğukkanlı düşüncenin buzunda sertleştirilmiştir.”
“Diktatörler tam bir zafer kazandıktan sonra daha fazla hak
tanımaya, iktidarlarını güvence altına aldıktan sonra fikirlerin özgürce ifade
edilmesine izin vermeye eğilimlidir zaten.”
“İspanyol fatihler döneminde yerlileri felç eden bu korkunun
en dokunaklı örneklerinden biri, nehirde boğulan bir İspanyol’la ilgili
epizoddur. Indiolar bir kulübeye koydukları cesetten üç gün boyunca gözlerini
ayırmamışlar, ama yabancı Tanrı’nın dirileceğinden korktukları için cesede
dokunmaya cesaret edememişlerdi. Ancak ceset çürümeye başlayınca cesaretlerini
toplamış, güç birliği yapıp ayaklanmışlardı.”
“…yaşayanlar ölülere karşı daima haklı çıkmıştır.”
Zweig, Stefan. "Macellan: Bir İnsan Bir Yaşam", Can Yayınları, 2010, İstanbul. Çevir. Zehra Aksu Yılmazer
Yorumlar
Yorum Gönder
teşekkürler, thanks, danke, gracias :)