Nikolay Vasilyeviç Gogol- Bir Delinin Anı Defteri / Ölü Canlar

Gogol, Akşam Toplantıları'nda olduğu gibi ilginç hikaye yazarlığına Bir Delinin Anı Defteri'nde devam eder. Fakat bu sefer o kadar fantastik değildir; daha ayakları yere basan, daha gerçekçi, daha olabilir ve daha toplumsal hayattan dram kesitleri. Tamamının okunması gerekmekse de Neva Bulvarı, Portre ve Palto okunmalıdır.

Neva Bulvarı

Bulvarın ev sahipliği yaptığı ve günün kendine has saatinde buradan geçen her sınıftan Rus insanının dramını anlatarak başlar hikayeye yazar.
"Arada bir, aceleyle işe giden Rus köylüleri görülür; çizmeleri öylesine kireç lekesi içindedir ki, sularının temizliğiyle ünlü Yekaterina Kanalı'na sokup çıkarsanız bile temizleyemezsiniz."
"Birbirinden değerli esanslar, parfümler sıkılarak, son derece nadir ve pahalı pomatlar sürülerek, geceleri, perdahlı kağıtlar arasında kalıba alınarak possesseur'lerince gece gündüz demeden yaşamlarının belki yarısı harcanarak bakımları yapılan, görenlerinse, iç geçirip imrendikleri bıyıklar..."
Sonrasında her iki arkadaşın peşine takıldığı dilberle yaşadıkları için ayrı bölümler yazar.
"Gerçekten de garip bir olay değil mi? Petersburglu bir ressam! Her şeyin, her yanın soluk, kül rengi, sisli, ıslak olduğu bir ülkede, karlar ülkesinde, Finler ülkesinde ressam olmak!"
İki arkadaştan biri olan Ressam Piskarev, takip ettiği dilberin aşkıyla kendisi deliye dönerken gecesi gündüze gündüze de geceye döner. Ve bu hikaye okumaya net değer.
"Esrarangiz kadının uçarcasına basamaklardan çıkmakta olduğunu gördü; bir ara durup geriye bakan kadın, parmağını dudaklarının üzerine koydu ve kendisini izlemesi anlamında bir işaret yaptı. Genç ressamın bacakları titredi; duyguları, düşünceleri, tüm varlığı cayır cayır yanıyordu. Sevinç şimşeği bütün o karşı konulmaz keskinliğiyle mızrak gibi yüreğine saplandı. Hayır, artık bu sefer de hayal görüyor olamazdı! Tanrım! Minick bir an ve böylesine büyük bir mutluluk! İki küçük dakika içine böylesine mucizevi bir yaşamın sığması!"
Gogol, ateşli bir aşkın yarattığı tutkuyu usta bir ressamın resimle başarabileceği kadar kelimelerle anlatabilmeyi başarmıştır.
"Başka hiçbir şey istemezdi. Başka bir şey istemek mi? İstenecek başka her şey küstahlıktan başka ne olabilirdi?"
Herkesin hayatında bir defa gördüğü güzeli hatırlatan bir öykü... Gerçeği en az yaşamak istediğimiz anı anlatıyor.
"Ah, ne kadar iğrençti şu gerçeklik denen şey!"
Güzel kadınlarla ilgili sözlerine ayrı bir parantez açmak gerek:
"Ancak burada Schiller'in karısının bütün sevimliliğine karşın aptal bir kadın olduğunu belirtmek zorundayız. Bunu, aptallığın güzel bir kadının güzelliğine güzellik kattığını bilmemize karşın belirtmek zorundayız... Ey güzellik, sen nelere kadirsin! Ruhsal yetersizlik, kusurlar güzel bir kadında iticilik yaratmak şöyle dursun, ona ayrı bir çekicilik kazandırıyor. Ayıp diye nitelenen şey güzel bir kadında sevimli duruyor. Kadından güzelliği alın, kendisine sevgi değilse de saygı duyulmasını sağlayabilmek için kadının erkekten yirmi kat daha fazla akıllı olması gerektir."

Burun

8.dereceden memur olan Kovalev burnunu kaybeder ve bulmak için kolları sıvar. 

Portre

Bir portre üzerine ancak bu kadar mükemmel bir öykü yazılabilirdi. Fakir bir ressam olan Çartkov adlı gencin yolu resim satan bir dükkanın önünden geçer ve uzun süre baktıklarının hatırına bir resim alır. Resim delici bakışları olan bir ihtiyarın portresidir. Eve getirdiği resimden dolayı ilk zamanlar Çarktov uyuyamaz çünkü bakışlar huzursuz eder. Resmin üzerine örtü örter, fakat yine resimle alakalı kabuslar görür. En sonunda resmi incelerken bir torba altın bulur ve bu parayı harcayarak lüks daire tutar, gazetede kendisiyle alakalı haberler yaptırır ve böylece entellektüel çevreye girer, ulus çapında tanınmış bir ressam olur. Önce tutkuyla resim yapmaya devam eden Çartkov, bir süre sonra yapaylığa ve motonluğa kaçar, yaratıcılığını kaybeder. Bu sırada İtalya'da hem inziva hayatı yaşayarak resim beceresini ilerleten arkadaşı yaşadığı şehre gelir ve Çartkov'un jüri üyesi olduğu bir yarışmaya katılır. Herkesin karşısında büyülendiği arkadaşının resmini görünce Çartkov'da eski tutkuları küllerinde alevlenir. Çartkov, eski kendisine kavuşmak için herşeyden vazgeçer, kendini hapseder ancak yine de eski kendi olamaz. Servetini en iyi eserleri alıp parçalamak için harcar.
İkinci kısımda bu portrenin nasıl yapıldığının öyküsü vardır ki bu da ilki kadar ilgi çekici. Borç verdiğinin başına belaların geldiği bir tefeci, kilisenin ressamdan kendi portresini yapmasını ister. Ressam portreyi yapmaya başlar ancak bitirmeden bırakır çünkü bu portreye başladığından beri içi daralmaktadır. Ressamın portreyi bitirmeyi reddetmesinden dolayı tefeci bunalıma girer ve ölür, ressam yaptığı portreyi yakmak ister ancak son anda gelen arkadaşı eseri kurtarır. Resmi alan arkadaşının da başına belalar gelir ve o da resmi bir başkasına verir. Silsile halinde resmi kim alırsa başına belalar gelir. Ressamın oğlu resmi bulup yok etmeyi kendine görev edinir. Çartkov öldükten sonra resim açık artırmadadır, ressamın oğlu resmi sahiplenir, fakat olanları anlatıp bitirdiğinde resim az önce bulunduğu duvarda değildir.
"İnsanlar başkalarında hoş gördükleri pek çok şeyi, sanatçıda hoş görmezler."

Palto

Üzerinde paltosuyla fakir Rus insanının sıradan hayatının özetidir bu hikaye.
"Akaki Akayeviç, şu sözünü ettiğimiz dört beş sokaklık uzaklığı usulüne uygun bir hızla aşmasına karşın, son sıralarda sırtının ve omuzlarının sızladığını duyumsamaya başlamıştı. Sonunda bu işin paltosundan kaynaklanıyor olabileceğini düşündü. Bir gün işten eve döndüğünde paltosunu güzelce inceledi ve özellikle de sırt ve omuzlar başta olmak üzere birkaç yerde paltosunun hem çuha kumaşının, hem de astarının tümüyle eriyip tülbent gibi inceldiğini fark etti. Bu arada yeri gelmişken belirtelim ki, Akaki Akakiyeviç'in paltosu da memurların alay konularından biriydi. Hatta adamcağızın bu üst giysisine anlı şanlı palto adını bile çok görerek sabahlık demeye başlamışlardı."
İş arkadaşları eskiyen paltosuyla  alay geçmeye başlayınca Akaki Akakiyeviç'in sıkı bir iktisat programı uygulayarak diktirdiği yeni paltoya bir eğlence dönüşü önünü kesenler el koyar. Paltosunu geri alabilmek için her yolu deneyen Akakiyeviç, tanıdıkları vesilesiyle bir generale kadar gider ancak bu sırada yanındaki arkadaşına sükse yapmak isteyen generalin hışmına uğrar. Bu olayın hemen ardından Akakiyeviç hastalanır ve ölür.
"Götürüp gömdüler Akaki Akakiyeviç'i ve Petersburg, kendinde böyle biri hiç yaşamamışçasına onsuz kaldı. Kimselerin korumadığı, kimselerin değer vermediği, sıradam bir sineği bile iğne ucuna geçirip mikroskop altında incelemeyi ihmal etmeyen doğa bilimcilerin bile dönüp bakmadığı Akaki Akakiyeviç..."
Hayaleti generalin de paltosunu alıncaya dek insanların önünü keserek kendi paltosu olduğunu iddia edip paltolarını alır.

Bir Delinin Anı Defteri

Aşık olduğu müdürün kızı bir albayla evlenmeye karar verdiğini öğrenen Aksentiy İvanoviç'in deliliğe geçişinin güncesidir.
"Bizim genel müdür, kesin çok akıllı bir adam: Odasının her yanı kitaplarla dolu. Bazılarının şöyle sırtlarından adlarını okuyayım dedim... bizim aklımızın ermeyeceği bilimlerle ilgiliydi hepsi de: Kimi Almanca, kimi Fransızca kitaplar..."
"Hassa subayıysa ne olmuş yani! Soyut bir onur kavramından başka hiçbir yanı olmayan bir sözcük bu..."
"Kadın, şeytana aşıktır."

Fayton

Bu kadar ilginç öyküler ardına bir o kadar sıradan bir öykü ile esere son.

Çarlık Rusyasında sivil bürokraside de yüksek makamlar için askeri unvanlar kullanılıyordu.
Çarlık Rusyasında kadınlar kocalarının unvanlarını taşıyabiliyorlardı. Örneğin general eşine "generalşa" deniliyordu.
GogolNikolay Vasilyeviç, Bir Delinin Anı Defteri", Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013, Çev. Mazlum Beyhan

Ölü Canlar; yozlaşmış Rus toplumunun dramını çok güzel şekilde gösteren uzun hikaye diyebiliriz. Boğazına kadar yozlaşmış ancak farkında olmayan, farkında olduğu zaman dilimlerinde başkalarıyla kendini kıyaslayıp vicdanını rahatlatanlar...
"Kendilerine alt tabakadan insanların tanıtılması konusunda okurlarının ne denli isteksiz olduğunu deneyimleriyle bilen yazar, şu anda da benzer bir şeyi yapıyor olmaktan üzüntü duyuyor. Rus insanı böyledir işte: Rütbesi kendinden yukarıda olan biri hakkında bilgi sahibi olmayı pek sever; bir kont ya da prensle yalnızca şapkalar çıkarılarak selamlaşma düzeyindeki bir tanışıklık bile, birtakım yakın dostluklardan üstün tutulur."
"Sıcaklığı kalmamış bakışlarım hiçbir şeyi konuk etmiyor kendine, hiçbir şey bana gülünç gelmiyor, eskiden yüzümde canlı hareketler yaratan, bitmez tükenmez biçimde gülmeme, konuşmama neden olan şeyler şimdi gözümün önünden ilgisizce akıp geçiyor, kımıltısız dudaklarım kayıtsızlığını, buz gibi sessizliğini bozmuyor. Ah, benim gençliğim! Diriliğim, tazeliğim, ah!"
"Tabii yalan söylüyordu; efendisi de biliyordu yalan söylediğini, ama önemsemedi Çiçikov; yaptığı yolculuk kendisini çok yormuştu. Yalnızca bir yavru domuzdan oluşan çok hafif bir akşam yemeği söyledi, yemeği bitince soyunup yattı. Yorganın altına girmesiyle deliksiz bir uykuya dalması bir oldu: Basur, pire ya da fazla zeka nedir bilmeyen mutlu insanlara özgü harika bir uykuydu bu."
"'Yok,' dedi kendi kendine, 'kadınlar öyle varlıklar ki...' burada elini salladı, 'hiçbir şey söylenemez onlara dair! Gel de yüzlerinde görünüp yiten anlamları, imaları, ışıkları anlat! Anlatamazsın! Yalnızca gözleri bile öyle uçsuz bucaksız bir ülkedir ki adım atmaya kalkanın vay haline!...'"
"Rusya'da herkes her an toplantı yapmaya hazırdır. Aklımıza eser, hemen bir hayır derneği kurarız! Ya da yardım ve yaşatma derneği! Ya da kim bilir ne derneği... Amaç güzel olmaya güzeldir de hiçbir  sonuç vermez. Bunun da nedeni daha baştan tatmin olmamız, girişimimizi yeterli bularak, amaca ulaştığımızı, her şeyin yapılmış olduğunu düşünmemizdir."
"'Bak Pavelciğim, derslerine çalış, yaramazlık yapma, en önemlisi de öğretmenlerinin ve okul yönetiminin gözüne gir. Yönetimin gözüne girdin mi derslerinde başarısız da olsan, Tanrı akıldan, bilimden yana yüzüne gülmemiş de olsa, işlerin yine de yolunda gider. Sınıf arkadaşlarınla pek düşüp kalkma, onlardan sana hayır gelmez; ille arkadaş olacaksan zengin çocuklarıyla arkadaş ol, gerektiğinde sana bir yardımı dokunsun. Kimseye bir şeyini verme, öyle bir tutum içinde ol ki başkaları sana bir şeylerini versinler; paranın değerini bil, her meteliğin üzerine titre: Para dünyada en güvenilir şeydir. Arkadaş, dost dediğin insanlar seni kazıklar ve sıkıyı gördüler mi hemen seni ele verirler; paraya gelince, başın ne büyük dertlere girerse girsin, o seni asla ele vermez. Dünyada parayla aşamayacağın hiçbir engel yoktur.'"
"'Neden ben? Neden benim başıma geldi bütün bu felaketler? Memur olup da aval aval etrafına bakınan mı var: Herkes kesesini doldurmanın peşinde değil mi Sonra kime ne yaptım ben: Dul bir kadının en küçük bir şeyini mi aldım? Tek bir insanı zor durumda mı bıraktım? Hayır, kimseyi zor durumda bırakmadım! Bol bol olan şeylerden yararlandım sadece; yerimde olan herkesin yapacağı şeyi yaptım; ben yararlanmamış olsam başkaları yararlanacaktı!"
"Gerçekten de, aynı öykünün, söyleşiye katılan üç kişide yarattığı duyguların bu denli çelişik olması dikkat çekiciydi. Biri ansızın bastıran güruh karşısında Alman'ın apışıp kalmasını gülünç bulurken, bir başkası düzenbazların işin içinden sıyrılışlarını gülünç buluyordu; üçüncüsü ise yapılan bir haksızlığın cezasız kalmasına kahroluyor, üzülüyor, öfkeleniyordu. Kiminde kahkaha, kiminde hüzün yaratan sözler üzerinde düşünecek bir dördüncü kişi daha olsaydı keşke, ama yoktu. Yine de insan merak ediyor: Düşmüş birinin o düşkünlüğünde, kirlenmişliğinde bile sevilmek istemesı nereden kaynaklanıyor olabilir? Hayvansı bir dürtü mü yoksa bu? Ya da alçakça tutkuların ağır boyunduruğu altında boğulan ruhun cılız çığlığı ve utanmazlığın manda gönüne dönmüş kabuğundan yine de dışarıya ulaşabilen Kurtarın beni kardeşler!" haykırışı mı? Kardeşinin ruhsal mahvoluşu kendisine her şeyden daha ağır gelecek bir dördüncü kişi, ah olsaydı, ama yoktu."
"Rus insanının en kötüsünde bile, bir adalet duygusu vardır. Yahudi'den değil, Rus'tan söz ediyoruz burada!"

Raskolnikler: 17.yüzyılda Ortodoks kilisesinin bazı kararlarını kabul etmeyerek ayrılık politikası güdenler, ayrılıkçılar.
GogolNikolay Vasilyeviç, Ölü Canlar", Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, Çev. Mazlum Beyhan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş