Doğu Batı Arasında İslam'dan Notlar
"GİRİŞ" kısmından alıntılar:
"Dünya görüşlerini üç kümede toplayabiliriz: Dini (Maneviyatçı), materyalist ve İslam. Bunlar şuur, tabiat ve insan olarak adlandırmağa alışmış olduğumuz mahut üç esas mümkünata tekabül ediyor veya bunların projeksiyonlarıdır."
"En yüksek şekli insanda sergilenen ruh-madde birliği prensibinin adı ise İslam'dır."
"...düşünce hayata hakim olamaz, hayat ondan daha yüksektir."
"Başkaları uğrunda veya hakikat için, adalet ve iyilik için yapılan mücadele, her zaman, hayatın sınırlı ve nihai olduğunun inkarıdır."
"Nice kişiler kendi tutarlı dünyalarıyla karşı karşıya gelebilselerdi kimbilir ne büyük tereddütler içine düşecelerdi. Materyalizm gibi saf din de, görünüşte kitlelerin teveccühüne mazhar olmalarını, herşeyden önce, insanların çoğunun, bunların gerçek manalarını anlamamalarına borçludur."
" 'Arzuları yok edin!' diyen din talebinin, 'Durmadan yeni yeni arzuları tahrik edin!' diyen medeniyet buyruğunda karşılığını bulması kaçınılmazdı."
"Bir yanda Hristiyanlığın, diğer yandan Materyalizmin, hayat için ölçü olmadıklarından veya insan tabiatına uygun düşmediklerinden ötürü, içine düştükleri güçlükten çıkış yolu bulup bulamayacakları söz konusu değildir; söz konusu olan karakterlerini kaybetmeden ve kendi çerçevelerinin dışına çıkmadan bir çıkış yolu bulup bulamayacaklarıdır. Ekseriyetle bu çareyi haddizatında caiz olmayan bir tutumla karşı taraftan ödünç olarak bulmağa çabalamaktadırlar."
"Kuran'ın alelade bir okuyucu veya bir tahlilciye sistemiz göründüğü ve birbirine zıt unsurları biraraya getirdiği intibaını uyandırdığı malumdur. Ne var ki, Kuran, edebiyat değil, hayattır... Kuran'ın yegane hakiki tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz gibi, Hz.Muhammed'in hayatı tam olarak buydu."
"İslam'ın orta mevkii, İslam'ın iki ters istikametten gelen hücumlara karşı kendini müdafaa etmek mecburiyetinde de kendini göstermektedir... Materyalistler İslam'ı her zaman sadece din ve mistik olarak; Hristiyanlar ise sosyal ve siyasi bir hareket olarak göreceklerdir."
TEKAMÜL ve YARATMA
İlkel insanla alakalı yapılan araştırmalar sonucu, tarihinin başlangıcından itibaren insan evladı, mağaraların duvarlarına resimler çizmiş, ayinler düzenlemiş, kurbanlar adamış, heykel ve maskeler yapmış ve yetinmeyip güzellik ve estetiklik katmış, yasaklar koymuş, oyunlar oynamış, şuur emareleri göstermiş, tabiata tavır almış, isyan etmiş, kurtuluş aramış, kardeşlik göstermiş, niyetli olarak kötülükler yapmıştır. Bütün bunlarla;
"Tekamül mantığına göre iptidai, en az gelişmiş insan tipine, hayvanların en gelişmişinin tekaddüm etmiş olması icab ediyor. Gelişmenin bu iki komşu halkasını birbiriyle karşılaştırdığımızda burada aşılması imkansız cevheri bir farkın bulunduğunu düşünmekten kendimizi alamayız."
Dolayısıyla;
"İnsan ile hayvan arasındaki kesin fark, buna göre fiziki ve zekai değil, herşeyden evvel manevidir ve az çok açık olan dini, ahlaki ve estetik şuurun varlığında kendini gösterir. Bu açıdan bakarak insanın ortaya çıkmasında, kat'i tarihler ilmin öngördüğü gibi, dik yürümek, elin gelişmiş olması, ses çıkarılması sayesinde konuşmak değil; ilk kültün, resmin, yasağın zuhur etmesidir."
ekstra anekdotlar
KÜLTÜR ve UYGARLIK
"Tüm kültür, dinin insan üzerindeki veya insanın kendi üzerindeki tesirinden ibarettir; bütün uygarlık, zekanın tabiat ve dış dünya üzerindeki tesiri demektir."
Materyalizmin hakimiyetinde "insan oluş"un yok oluşundan ve bu hakimiyetin etkisiyle "uygarlık"a yüklenme sonucu "kültür"de ortaya çıkan çarpıklıklardan bahsetmektedir; teknolojik eğitimin insanın metafizik tarafını doyuramaması, köyden şehire geçen insanın daha fazla fırsata kavuşmasına rağmen sanatkarlığı ve dindarlığında düşüşün yaşanıp sıradanlığın artması, işçi sınıfının delil olarak sunulmasına rağmen onun adına hep başkalarının konuşması, boğulurcasına can sıkıntısı ve maksatsızlıktan dolayı suç işleme, cinayet, boşanma, intihar, bunalım vakalarındaki artış, kötümserliğin hakim olması, "insan"ın mümkün olmayışına karşı protesto olarak nihilizmin ortaya çıkışı;
"Uygarlık -istesek de- reddedilemez. Mümkün ve mutlaka lazım olan ise, hakkındaki efsaneyi kıymaktır. Ki, dünyanın hümanizasyonunun devamı için bu şarttır ve kültürün en büyük vazifesini de bu teşkil etmektedir."
ekstra anekdotlar
SANAT FENOMENİ
Sanat üzerine mülahazalar;
"İlmin keşfettiği uzak bir yıldızın ışığı, bundan evvel de vardı. Sanatın bizi aniden aydınlatan ışığı ise, sanatın kendisi tarafından o anda yaratılmış oluyor."
" 'Bir adam öldü, bir adam daha öldü ve birisi daha öldü...' (Başeskiya Vakayiname'sinde) ...sanat ise hususi, ferdi şeyleri bulmakla uğraşır."
Sanat ve din arasındaki sıkı bağın ifade edilişi ve insanın sanatla manevi yüzünü göstermesi; dünyevi örnek olarak da sanat bakımından üretken Rusya'nın komunizm zamanlarında Rusya'nın çoraklaşması.
"Bir sanat eseri, bir ruh içinde yanan ateşin bir neticesidir; eserin kendisi bu ateş değildir. Daha doğrusu eser, onun varlığına tanıklıktır, ateşin bıraktığı izdir."
ekstra anekdotlar
AHLAK
Ahlak üzerine mülahazalar;
"Sahte ahlak olarak ikiyüzlülük, hakiki ahlakın kıymetinden bahseder; tıpkı sahte paranın, muvakkat da olsa, değerini hakiki paranın mevcudiyetine borçlu olduğu gibi. İkiyüzlülük, herkesin herkesten, ahlaka uygun davranmasını beklediğine veya talep ettiğine bir delildir."
"Mecbur olduğumuz şeyleri yaptığımız, zengin ile fakir, akıllı ile akılsız, bilgili ile cahil, zayıf ile kuvvetli şahıslardan müteşekkil bulunan dış dünyadan farklı olarak, iç dünyada tam hürriyet ve şans eşitliği vardır... Herkes iyilik yapamaz, fakat herkes iyilik isteyebilir ve onu sevebilir."
Ahlakın dine nispeti;
"...samimi bir dindar, fakat ahlaksız bir kişiyi; ve tersine, samimi bir ahlak sahibi, fakat dinsiz birisini düşünmek mümkündür."
ve tanrısız ahlak;
"Dindışı insanın ahlaklı olmasının kaynağı da dindir... Güneşin çoktan battığı yerde de gecenin bütün sıcaklığı yine güneştendir."
ekstra anekdotlar
KÜLTÜR ve TARİH
İlkel ve gelişmiş hümanizm kıyaslaması, kültür ve sanatın tarih ile ilişkisi;
"Kültür, bir bakıma, zamandışı, tarihdışıdır. Onun yükseliş ve düşüşleri vardır; ama, alışılmış manada ne gelişmesi ne de tarihi yoktur."
"İlim adamları sadece kendi devirlerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler."
DRAM ve ÜTOPYA
Ütopyanın kökeni ve irdelenmesi;
"Ütopyada insanlar yaşamazlar, sadece fonksiyon icra ederler. Yaşamazlar, zira hürriyet yoktur. Burada insanın şahsiyeti yoktur. Onun yerine 'psikolojisi' vardır."
Ütopyada ahlakın yeri ve buna binaen ütopyada insanın ferdiyetinin mevcut olmayışı, dolayısıyla ütopyada -tanım gereği- topluluk değil toplumların oluşu;
"Fertler tarafından meydana getirilen ve menfaat esasına dayanan toplum ile kişilerin beraberlik hissi ile birbirine bağlı olduğu topluluk arasında ayrım yapmak gerekir. Toplum maddi ihtiyaca, menfaate, topluluk ise manevi ihtiyaca, meyle istinad eder."
ve aile'nin ütopyalarda yer alamayışı çünkü;
"Aile, bazı eski anayasalarda yazıldığının tersine, toplumun temel hücresi değildir. Aile ile toplum birbirine ters mefhumlardır. Aile fertlerini birbirine bağlayan şey sempati veya hissiyattır; toplumda ise, menfaat veya zeka, yahut da ikisi beraber bir bağ oluştururlar. Toplumun gelişmesindeki her adım, aynı ölçüde ailenin bertaraf edilmesi demektir. Sonuna kadar, yani ütopyaya kadar tatbik edilen sosyal prensip, aileyi artık hiç tanımaz."
Ve sonuç olarak;
"Çocuk bakımevlerinde anne-babasız çocuklar, huzur evlerinde ise çocuksuz anne-babalar. Her ikisi de uygarlığın 'harikulade' ürünü ve her ütopyanın idealidir."
İKİNCİ KISIM: İSLAM- İKİ KUTUPLU BİRLİK
Yahudi pozitivizmi ve Hristiyan mistizmine karşılaştırmalı bakış, ardından gerçek hayatta Hristiyanlık'ın yaşanılamaz ve İslam'ın yaşanabilirliği üzerine mülahazalar, İslam'ın beş şartı üzerine görüşler, farklı bakışların hukuka bakış açıları ve saf din ile saf materyalizmin imkansızlığından ötürü orta yol arayışlarıyla İslam'a doğru yaklaşma.
Sonuç: Materyalizm-Evrim, insanın sadece bedeni yönüne işaret etmektedir ve buna uygun doğrultuda insanın bedenini tatmin eden yaşam stilleri önermektedir. Fakat kültürü sanatı ve ahlakı olan insanoğlu, bedeninden ibaret değildir. Din-Hristiyanlık, insanın sadece ruhuna yönelik tavsiyelerde bulunmaktadır ve bedeni arzulardan vazgeçmesini istemektedir ve bu yönde bir yaşam şekli önermektedir. Ancak sadece ruhuna dikkat eden insanevladı, bakması gereken bedenini ihmal ettiğinden dolayı eksik kalır. Materyalizm ve din (religion), her ikisi insanın bir tarafına -ya bedenine ya ruhuna- sahip çıkmaktadır. Fakat gerçek hayat içerisinde ikisiyle birlikte insan, insan olmakta ve insanlığını ortaya koyabilmektedir. İnsanın her iki yönünün en iyi uyum sağladığı, aşırıya kaçmadan her iki tarafından da tatmin olduğu, birbirleriyle çatışmadan bir bütün oluşturabildiği yol ise bir yaşam stili olan İslam'dır.
"Dünya görüşlerini üç kümede toplayabiliriz: Dini (Maneviyatçı), materyalist ve İslam. Bunlar şuur, tabiat ve insan olarak adlandırmağa alışmış olduğumuz mahut üç esas mümkünata tekabül ediyor veya bunların projeksiyonlarıdır."
"En yüksek şekli insanda sergilenen ruh-madde birliği prensibinin adı ise İslam'dır."
"...düşünce hayata hakim olamaz, hayat ondan daha yüksektir."
"Başkaları uğrunda veya hakikat için, adalet ve iyilik için yapılan mücadele, her zaman, hayatın sınırlı ve nihai olduğunun inkarıdır."
"Nice kişiler kendi tutarlı dünyalarıyla karşı karşıya gelebilselerdi kimbilir ne büyük tereddütler içine düşecelerdi. Materyalizm gibi saf din de, görünüşte kitlelerin teveccühüne mazhar olmalarını, herşeyden önce, insanların çoğunun, bunların gerçek manalarını anlamamalarına borçludur."
" 'Arzuları yok edin!' diyen din talebinin, 'Durmadan yeni yeni arzuları tahrik edin!' diyen medeniyet buyruğunda karşılığını bulması kaçınılmazdı."
"Bir yanda Hristiyanlığın, diğer yandan Materyalizmin, hayat için ölçü olmadıklarından veya insan tabiatına uygun düşmediklerinden ötürü, içine düştükleri güçlükten çıkış yolu bulup bulamayacakları söz konusu değildir; söz konusu olan karakterlerini kaybetmeden ve kendi çerçevelerinin dışına çıkmadan bir çıkış yolu bulup bulamayacaklarıdır. Ekseriyetle bu çareyi haddizatında caiz olmayan bir tutumla karşı taraftan ödünç olarak bulmağa çabalamaktadırlar."
"Kuran'ın alelade bir okuyucu veya bir tahlilciye sistemiz göründüğü ve birbirine zıt unsurları biraraya getirdiği intibaını uyandırdığı malumdur. Ne var ki, Kuran, edebiyat değil, hayattır... Kuran'ın yegane hakiki tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz gibi, Hz.Muhammed'in hayatı tam olarak buydu."
"İslam'ın orta mevkii, İslam'ın iki ters istikametten gelen hücumlara karşı kendini müdafaa etmek mecburiyetinde de kendini göstermektedir... Materyalistler İslam'ı her zaman sadece din ve mistik olarak; Hristiyanlar ise sosyal ve siyasi bir hareket olarak göreceklerdir."
TEKAMÜL ve YARATMA
İlkel insanla alakalı yapılan araştırmalar sonucu, tarihinin başlangıcından itibaren insan evladı, mağaraların duvarlarına resimler çizmiş, ayinler düzenlemiş, kurbanlar adamış, heykel ve maskeler yapmış ve yetinmeyip güzellik ve estetiklik katmış, yasaklar koymuş, oyunlar oynamış, şuur emareleri göstermiş, tabiata tavır almış, isyan etmiş, kurtuluş aramış, kardeşlik göstermiş, niyetli olarak kötülükler yapmıştır. Bütün bunlarla;
"Tekamül mantığına göre iptidai, en az gelişmiş insan tipine, hayvanların en gelişmişinin tekaddüm etmiş olması icab ediyor. Gelişmenin bu iki komşu halkasını birbiriyle karşılaştırdığımızda burada aşılması imkansız cevheri bir farkın bulunduğunu düşünmekten kendimizi alamayız."
Dolayısıyla;
"İnsan ile hayvan arasındaki kesin fark, buna göre fiziki ve zekai değil, herşeyden evvel manevidir ve az çok açık olan dini, ahlaki ve estetik şuurun varlığında kendini gösterir. Bu açıdan bakarak insanın ortaya çıkmasında, kat'i tarihler ilmin öngördüğü gibi, dik yürümek, elin gelişmiş olması, ses çıkarılması sayesinde konuşmak değil; ilk kültün, resmin, yasağın zuhur etmesidir."
ekstra anekdotlar
KÜLTÜR ve UYGARLIK
"Tüm kültür, dinin insan üzerindeki veya insanın kendi üzerindeki tesirinden ibarettir; bütün uygarlık, zekanın tabiat ve dış dünya üzerindeki tesiri demektir."
Materyalizmin hakimiyetinde "insan oluş"un yok oluşundan ve bu hakimiyetin etkisiyle "uygarlık"a yüklenme sonucu "kültür"de ortaya çıkan çarpıklıklardan bahsetmektedir; teknolojik eğitimin insanın metafizik tarafını doyuramaması, köyden şehire geçen insanın daha fazla fırsata kavuşmasına rağmen sanatkarlığı ve dindarlığında düşüşün yaşanıp sıradanlığın artması, işçi sınıfının delil olarak sunulmasına rağmen onun adına hep başkalarının konuşması, boğulurcasına can sıkıntısı ve maksatsızlıktan dolayı suç işleme, cinayet, boşanma, intihar, bunalım vakalarındaki artış, kötümserliğin hakim olması, "insan"ın mümkün olmayışına karşı protesto olarak nihilizmin ortaya çıkışı;
"Uygarlık -istesek de- reddedilemez. Mümkün ve mutlaka lazım olan ise, hakkındaki efsaneyi kıymaktır. Ki, dünyanın hümanizasyonunun devamı için bu şarttır ve kültürün en büyük vazifesini de bu teşkil etmektedir."
ekstra anekdotlar
SANAT FENOMENİ
Sanat üzerine mülahazalar;
"İlmin keşfettiği uzak bir yıldızın ışığı, bundan evvel de vardı. Sanatın bizi aniden aydınlatan ışığı ise, sanatın kendisi tarafından o anda yaratılmış oluyor."
" 'Bir adam öldü, bir adam daha öldü ve birisi daha öldü...' (Başeskiya Vakayiname'sinde) ...sanat ise hususi, ferdi şeyleri bulmakla uğraşır."
Sanat ve din arasındaki sıkı bağın ifade edilişi ve insanın sanatla manevi yüzünü göstermesi; dünyevi örnek olarak da sanat bakımından üretken Rusya'nın komunizm zamanlarında Rusya'nın çoraklaşması.
"Bir sanat eseri, bir ruh içinde yanan ateşin bir neticesidir; eserin kendisi bu ateş değildir. Daha doğrusu eser, onun varlığına tanıklıktır, ateşin bıraktığı izdir."
ekstra anekdotlar
AHLAK
Ahlak üzerine mülahazalar;
"Sahte ahlak olarak ikiyüzlülük, hakiki ahlakın kıymetinden bahseder; tıpkı sahte paranın, muvakkat da olsa, değerini hakiki paranın mevcudiyetine borçlu olduğu gibi. İkiyüzlülük, herkesin herkesten, ahlaka uygun davranmasını beklediğine veya talep ettiğine bir delildir."
"Mecbur olduğumuz şeyleri yaptığımız, zengin ile fakir, akıllı ile akılsız, bilgili ile cahil, zayıf ile kuvvetli şahıslardan müteşekkil bulunan dış dünyadan farklı olarak, iç dünyada tam hürriyet ve şans eşitliği vardır... Herkes iyilik yapamaz, fakat herkes iyilik isteyebilir ve onu sevebilir."
Ahlakın dine nispeti;
"...samimi bir dindar, fakat ahlaksız bir kişiyi; ve tersine, samimi bir ahlak sahibi, fakat dinsiz birisini düşünmek mümkündür."
ve tanrısız ahlak;
"Dindışı insanın ahlaklı olmasının kaynağı da dindir... Güneşin çoktan battığı yerde de gecenin bütün sıcaklığı yine güneştendir."
ekstra anekdotlar
KÜLTÜR ve TARİH
İlkel ve gelişmiş hümanizm kıyaslaması, kültür ve sanatın tarih ile ilişkisi;
"Kültür, bir bakıma, zamandışı, tarihdışıdır. Onun yükseliş ve düşüşleri vardır; ama, alışılmış manada ne gelişmesi ne de tarihi yoktur."
"İlim adamları sadece kendi devirlerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler."
DRAM ve ÜTOPYA
Ütopyanın kökeni ve irdelenmesi;
"Ütopyada insanlar yaşamazlar, sadece fonksiyon icra ederler. Yaşamazlar, zira hürriyet yoktur. Burada insanın şahsiyeti yoktur. Onun yerine 'psikolojisi' vardır."
Ütopyada ahlakın yeri ve buna binaen ütopyada insanın ferdiyetinin mevcut olmayışı, dolayısıyla ütopyada -tanım gereği- topluluk değil toplumların oluşu;
"Fertler tarafından meydana getirilen ve menfaat esasına dayanan toplum ile kişilerin beraberlik hissi ile birbirine bağlı olduğu topluluk arasında ayrım yapmak gerekir. Toplum maddi ihtiyaca, menfaate, topluluk ise manevi ihtiyaca, meyle istinad eder."
ve aile'nin ütopyalarda yer alamayışı çünkü;
"Aile, bazı eski anayasalarda yazıldığının tersine, toplumun temel hücresi değildir. Aile ile toplum birbirine ters mefhumlardır. Aile fertlerini birbirine bağlayan şey sempati veya hissiyattır; toplumda ise, menfaat veya zeka, yahut da ikisi beraber bir bağ oluştururlar. Toplumun gelişmesindeki her adım, aynı ölçüde ailenin bertaraf edilmesi demektir. Sonuna kadar, yani ütopyaya kadar tatbik edilen sosyal prensip, aileyi artık hiç tanımaz."
Ve sonuç olarak;
"Çocuk bakımevlerinde anne-babasız çocuklar, huzur evlerinde ise çocuksuz anne-babalar. Her ikisi de uygarlığın 'harikulade' ürünü ve her ütopyanın idealidir."
İKİNCİ KISIM: İSLAM- İKİ KUTUPLU BİRLİK
Yahudi pozitivizmi ve Hristiyan mistizmine karşılaştırmalı bakış, ardından gerçek hayatta Hristiyanlık'ın yaşanılamaz ve İslam'ın yaşanabilirliği üzerine mülahazalar, İslam'ın beş şartı üzerine görüşler, farklı bakışların hukuka bakış açıları ve saf din ile saf materyalizmin imkansızlığından ötürü orta yol arayışlarıyla İslam'a doğru yaklaşma.
Sonuç: Materyalizm-Evrim, insanın sadece bedeni yönüne işaret etmektedir ve buna uygun doğrultuda insanın bedenini tatmin eden yaşam stilleri önermektedir. Fakat kültürü sanatı ve ahlakı olan insanoğlu, bedeninden ibaret değildir. Din-Hristiyanlık, insanın sadece ruhuna yönelik tavsiyelerde bulunmaktadır ve bedeni arzulardan vazgeçmesini istemektedir ve bu yönde bir yaşam şekli önermektedir. Ancak sadece ruhuna dikkat eden insanevladı, bakması gereken bedenini ihmal ettiğinden dolayı eksik kalır. Materyalizm ve din (religion), her ikisi insanın bir tarafına -ya bedenine ya ruhuna- sahip çıkmaktadır. Fakat gerçek hayat içerisinde ikisiyle birlikte insan, insan olmakta ve insanlığını ortaya koyabilmektedir. İnsanın her iki yönünün en iyi uyum sağladığı, aşırıya kaçmadan her iki tarafından da tatmin olduğu, birbirleriyle çatışmadan bir bütün oluşturabildiği yol ise bir yaşam stili olan İslam'dır.
Yorumlar
Yorum Gönder
teşekkürler, thanks, danke, gracias :)