Puşkin- Boris Godunov

Son sayfasına gelindiğinde eser, içine biraz Romeo ve Juliet kaçmış halli Shakespeare'in eserlerinden Julius Ceaser'ın çakması -kesinlikle aynı düzeyde değil- olduğunu düşündürüyor. Gerçekten de Puşkin, Shakespeare'nin tarihi oyunlarından etkilenerek bu oyunu yazmış.(2) Ve yazmayı bitirdiğinde bir arkadaşına gönderdiği mektupta, eserini bitirdiğini, tekrar tekrar okuduğunu ve ellerini çırparak "What a Pushkin, what a son of a bitch!" dediğini yazar.(3)

Oyun, gayet yalın ve gerçekçi bir dille şiir halinde yazılmış. 1598-1605 yılları arasında Rusya'yı yöneten Boris Godunov'un trajedi ve dram dolu hayatı biraz çarptırılarak anlatılıyor. Ancak Puşkin'in çok başarılı bir iş ortaya koyduğunu savunamayız. 

Çar İvan'ın oğlu Fyodor'un ölümünün ardından Boris yeni çar olur. İspatlanamamasına rağmen halktaki yaygın kanaate göre, Boris tahta çıkabilmek için Çar İvan'ın on yaşındaki oğlu Dimitri'yi öldürtmüştür. Bir papaz çömezi olan Grigori Otrepyev, keşişlikten sıkılarak kaçar ve kendisinin Dimitri olduğunu iddia eder. Düzmece Dimitri, Leh ve Kazaklardan oluşan bir ordu oluşturur fakat savaş meydanından Boris zaferle ayrılır. Ancak Boris sarayda aniden ölür, ölmeden velaketi oğlu Fyodor Godunov'a bırakır. Fakat Düzmece Dimitri, kılıçla alamadığı şehre Boris'in baskıcı yönetiminden bunalan halkın isteğiyle Çar olarak girer.

Biz eserde, halkın yöneticilerin yaptıkları onca kötü şeylerden sonra başında artık bir çarın olmamasından dolayı sevinmesini beklenirken o hala ısrarla yönetilmeyi talep etmektedir; halkın cahilliği gözümüze sokulmaktadır. Örneğin Boris'in taçı reddetmesi karşısında dertlenen bir vatandaş:
"İKİNCİ ADAM
Tanrım! Ya bizi kim idare edecek o zaman?
Vay başımıza gelen!"

Ve aynı halk, sürü psikolojisiyle hareket eder, düşünmez çünkü düşünmeyi kendine vazife olarak görmez ve bu yüzden de davranışlarında taklidin ötesine gidemez:
"ÜÇÜNCÜ ADAM
Dinleyin! Bu gürültü ne?
Halk bağırıp çağırıyor.
Diz çöküp dalgalar gibi yerlere kapanıyorlar.
İşte bir sıra, işte bir sıra daha... Haydi kardeş,
Sıra bize geldi bile, çabuk diz çök!
HALK
Acı bize babamız! Başımıza geç!
Babamız ol, Çar'ımız ol!
BİRİNCİ ADAM
(Alçak sesle) Niye ağlıyoruz?
İKİNCİ ADAM
Nereden bilelim? Orasını boyarlar bilir,
Bizim işimiz değil bu..."

Her yönetici gibi Boris de kendini kendinden önce tahtta oturanlarla kıyaslar ve halkının kendisine yeterince saygı ve sevgiyi göstermediğinden dertlenir:
"BORİS
Halkı bolluk, bereket ve şan içinde yaşatmakla
Cömertliğimle sevgisini kazanırım sanmıştım.
Ama bütün emeklerim boşaymış:
Halk yaşayan hükümdarı değil,
Sadece ölü olanını severmiş.
Biz kafasızlarsa onların alkışları ya da
Çoşkulu feryatlarıyla kendimizden geçeriz bir de."

Ve Puşkin, bir de saraydakiler/yöneticiler gözünden halkı değerlendirir:
"ŞUYSKİ [bir asilzade]
Kudretinizin büyüklüğünden
Hiç kuşkum yok Çar'ım.
Merhamet, gayret ve cömertliğinizle
Kullarınızın kalplerinde yer edindiniz.
Ama şuursuz kalabalığın aynı zamanda
Dönek olduğunu da unutmamak gerek:
İsyankardır, boş inançların ardından gider,
Boş umutlara kolayca kanar,
Her telkine uysalca itaat eder.
Gerçekler karşısında sağır, kayıtsızdır.
Ruhu masallarla beslenir.
Utanmazlığa, pervasızlığa da bayılır."

Tabiki eğer Puşkin yazıyorsa, ya da benim şimdiye kadar okuduğum Rus yazarlardan yine birisi yazıyorsa, yine Almanlara ve Fransızlara giydirecektir. Bu eserde de, Boris'in komutanlarından Fransızca konuşan Yüzbaşı Margeret ve Almanca konuşan Walter Rosen, savaş alanında Ruslara hakaret etmekte, fakat sonrasında Rus olan General Basmarov'un arkasından hücuma kalkabilmektedirler.

Fakat tüm bu meydana gelen olaylarla okuyucuda bir yargı oluşturan Puşkin, oyununun sonunda beklenmedik bir bitiş yapar:
"MOSALSKİ [bir asil]
Ey Moskova halkı! Mariya Godunova [Boris'in kızı] ile
Oğlu Fyodor [Boris'in oğlu] kendilerini zehirlediler.
Ölüleribi gözlerimizle gördük.
(Halk dehşetle susar.)
Ne susuyorsunuz?
Haydi bağırın:
Yaşasın Çar Dimitri İvanoviç!
(Halk susmaya devam eder.)"


Hirodes: Beytlehem'deki iki yaşındaki küçük tüm çocukları öldürten Yahudiye kralı

"Ah! Bu dünya dertleri arasında hiç,
Ama hiçbir şey avutamaz bizi.
Belki bir tek vicdan...
Eğer tertemizse vicdan,
Kötülüğü, iftirayı rahatça ezer.
Fakat ufak da olsa bir leke varsa vicdanda,
İşte o zaman felaket!
Ruh tutuşur, yürek zehirle şişer,
Sitemler çekiç darbesi gibi iner kulaklara,
Mide bulanır, baş döner,
Ve gelir gözlerin önüne kan içindeki çocuklar...
Ne iyi olurdu kaçmak ama yer mi var kaçacak?
Korkunç!
Ah perişandır hali, vicdanı temiz olmayanın."

Puşkin, Aleksandr Sergeyeviç, Boris Godunov, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, Çev. Özcan Özer

(1) resim: http://en.wikipedia.org/wiki/File:Borisgodunov.jpg
(2) http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=604685
(3) http://en.wikipedia.org/wiki/What_a_Pushkin,_what_a_son_of_a_bitch!

Yorumlar

  1. ilber ortaylı seyahatnamesinde bu eserden bahsetmiş bende merak edip araştırırken yorumunuz çktı çok beğendim hatta günümüzde olan olaylara da biraz benzettim :) azda olsa :) insanlara iyiliğin yaramayacağını düşünenlerdenim :)
    bu güzel yazıdan alıntılar yapmama müsaade varmı acaba link ekleyerek sizin linkinizi ?
    hayatkitap.blogspot.com da benim kitap bloğum beklerim ....saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

teşekkürler, thanks, danke, gracias :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostoyevski -İnsancıklar

Rainer Maria Rilke - Dua Saatleri Kitabı/Duino Ağıtları/Bütün Şiirlerinden Seçmeler/Malte Laurids Brigge'nin Notları + Cahit Zarifoğlu - Rilke'nin Romanında Motifler

Ahmet Erhan - Alacakaranlıktaki Ülke/Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ne Balık Ne De Kuş